İstanbul’daki tarihî eserler…

İstanbul; krallara taç giydiren, sultânları kucaklayan bir şehirdir. Dünyâ çapında bir târih ve kültür başkenti idi, kezâ zamanının en büyük İslâm devletinin de başkenti idi. Târihçi Yılmaz Öztuna diyor ki [Türkiye Gazetesi – 04 Temmuz 2009 Cumartesi, Başyazı]: İstanbul, Büyük Konstantin tarafından 11 Mayıs 330’da, Roma Cihân İmparatorluğunun taht şehri (başşehir=başkent) ilân edildi. 29 Mayıs 1453’e … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 3888

Bir gün mübarek Hocamızla yatsı namazından sonra balkonda oturuyoruz. Çay demlediler, çay içiyoruz. Efendim, gökyüzüne bakın, buyurdular. Peki efendim dedik, baktık. Ne görüyorsunuz, buyurdular. Yıldızları görüyorum, dedim. Buyurdular ki; Efendim, dünya gökyüzü gibi karanlıktır. Fakat güneş doğduğu zaman aydınlanır. Şu anda kalbinde imanı olan bütün mü’minler, gökyüzünde pırıl pırıl parlayan yıldızlar gibi parlıyor, buyurdular. Mesela … Devamını oku

Nefse mi, Allaha mı güvenmelidir?

Sual: Bazı din adamı kılığındaki reformistler; “Müslümanlar, rızkın ezelde ayrıldığına inandıkları için çalışmayı lüzumlu görmezler. Nefsine güvenmek ise, insana hayat için mücadele kuvveti verir. Yaşamak istiyorsak, kendimizde itimad-ı nefs hasıl edelim” diyorlar. Bunların bu sözlerinin gerçeklik payı var mıdır? Cevap: Birinci Cihan Harbinde böyle ateşli itimad-ı nefs dersleri fazlası ile verilmiş ve ne büyük belalara çarpıldığı … Devamını oku

“Sana vasiyetimdir ey oğul!”

Bağdat’ta yaşıyan Abdurrahman Tafzuncî hazretlerinin vefâtı yaklaştığı zaman oğlu, kendisine vasiyette bulunmasını istedi. O da “Peki” dedi. Ve ona hitâben; “Ey oğlum! Sana vasiyetim şudur ki; Şeyh Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerine karşı her zaman saygı ve hürmetini muhâfaza edip emirleri üzere hareket edesin ve hizmetinden aslâ ayrılmayasın” dedi. Bunları söyledi. Sonra vefât etti. Babası vefât edince; … Devamını oku

“Eshâb-ı kirâma dil uzatan, zındıktır!..”

Muhammed Kutbüddîn İznîkî hazretleri Osmanlı âlimlerindendir. Azerbaycan’da Alaşar’da doğdu. 1415 (H.818) târihinde Bursa-İznik’te vefât etti. Evliyânın büyüklerinden Muhammed Harezmî hazretlerinin sohbetlerinde yetişip kemâle geldi, icazet aldı. Hac dönüşü Anadolu’ya geçip İznik’e yerleşti. Orada talebe yetiştirmekle meşgul oldu. Kerâmetleri görüldü. Bir sohbetinde buyurdu ki:“Allahü teâlâya hamd olsun ki, bize, evliyâyı ve âlimleri sevmeyi nasîb etti, gönlümüzü … Devamını oku

Kısa bir İstanbul seyâhati…

8 Ekim 2023 Pazar günü, “İhlâs Vakfı Emîr Sultân Yurdu”nun organize ettiği, sâdece erkeklere mahsûs, günübirlik, “Baba-Oğul, Dede-Torunİstanbul Seyâhati”ne âcizâne ben de katıldım. Emeği geçen kardeşlerimize, ben de, ayrı ayrı teşekkür ediyorum. [Daha önce de sâdece hanımlara mahsûs seyâhat yapıldığı bilgisini de aldım.] Türkiye’nin her tarafından gelen misafirlerle (125 kişi), 5 minibüsle, deryâdan damla misâli … Devamını oku

Secde, saygının son derecesidir

Sual: Allahü tealadan başkası için, yere kapanıp secde etmek dinen uygun mudur? Cevap: Bu konuda İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Mektûbât kitabında buyuruyor ki: “Secde, alnı yere koymaktır ki, küçüklüğü ve aşağılığı göstermektir. Tevazu ve saygının son derecesidir. Bunun için secde, ancak Allahü teâlâya ibadet için yapılır. Ondan başkasına secde etmek caiz değildir. Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi … Devamını oku

Bütün mahlukat zikrediyordu…

Bağdat’ta yaşayan Abdurrahman Tafzuncî hazretleri, büyük velî idi. Bir gün ıssız “bir çöle” çıktı. Allahü teâlâyı zikre başladı. Ve “Ey vahşî hayvanların, kendi lisânlarıyla tesbîh ettiği Rabbim! Seni, bütün noksanlıklardan tenzîh eder, bütün kemâl sıfatlarıyla tesbîh ederim” dedi. O an bir hareket başladı. Vahşî hayvanlar geldiler. Ve yanında tesbîhe başladılar. Hepsi, kendi diliyle zikrediyor, avazları … Devamını oku

“Çok yemek yiyen, nefsinin kölesidir!”

Hâce Kutbüddîn-i Bahtiyâr hazretleri Hindistan’da yetişen büyük velîlerdendir. 1173 (H.569) senesinde, Mâverâünnehir’de Ûş kasabasında doğdu. Hâce Muînüddîn-i Çeştî hazretlerine intisab ederek evliyalık yolunda yükseldi. 1235 (H.633) senesinde Hindistan’da Delhî’de vefât etti. Kutbüddîn-i Bahtiyâr hazretleri buyururdu ki: “Çok yemek yiyen, nefsinin kölesi olur. Bunun için az yemelidir. Bedeni ayakta tutacak kadar ve ibâdette kuvvetli olacak kadar … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 3887

Bir hadis-i şerif var. Peygamberimiz ‘sallallahü aleyhi ve sellem’ buyuruyor ki; Din kardeşlerinizi çoğaltın. Elhamdülillah, yine kavuştuk. Gelemeyebilirdim. Mübarek Hocamız sohbetlerinde hep buyuruyorlardı; Kardeşim, bugünlerin kıymetini bilin, bugün varım, yarın yokum. Abdülhakîm Efendi hazretleri ‘kuddise sirruh’ buyururlardı ki; Bugünlerin kıymetini bilin. Bir gün gelecek, aranızdan ayrılacağım. Bugünleri çok ararsınız, bugünler hatıradır. Mübarekler buyuruyorlardı ki; Çok üzülürdük. Hakikaten … Devamını oku

Dört şey kalbi karartır!

Kibir: Allahü teâlâyı unutmanın alametidir. Her iyiliğe engeldir, her kötülüğün anahtarıdır. Hazret-i Ebu Bekir radıyallahü anh buyuruyor ki: “Kibirden sakının Topraktan yaratılıp, yine toprağa dönecek olan bir varlığın kibirlenmesi, bugün var, yarın yok olan bir kimsenin kendini beğenmesi ne kadar anlamsızdır.” Bir insanda kibir varsa, bunun alameti öfkedir. Kibirli olan, çabuk öfkelenir. Öfkeli olan da kalp kırar. … Devamını oku

Ehl-i kıble kimlere denir?

Sual: Bazı kimseler, inanışları bozuk olan kimseler için, onlar da Müslümandır, ehl-i kıbledir, kötü söylemeyiniz diyorlar. Ehl-i kıble diye kime denir ve bunlara kötü denmez mi? Cevap: Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde; (Benî İsrail yetmişiki millete ayrıldı. Benim ümmetim de yetmişüç millete ayrılacaktır. Bunlardan yetmişikisi Cehenneme gidecek, yalnız biri kurtulacaktır. Bunlar, benim ve … Devamını oku