Cihâd, kaç türlü yapılır?

Abdullah İbn-i Mes’ûd (radıyallahü anh), Peygamber Efendimize, “Hangi amel, Allahü teâlâya en sevimlidir?” şeklinde bir suâl sormuştur. Onun verdiği cevap, kaynaklarda “Allah’a en sevimli amel (veya en fazîletli amel), vaktinde kılınan namaz, sonra ana-babaya yapılan iyilik, sonra da Allah yolunda cihâddır” şeklinde zikredilmiştir. Hem İmâm-ı Birgivî, hem de Ebû Saîd Muhammed Hâdimî (rahmetullahi aleyhimâ) buyuruyorlar … Devamını oku

Cuma, Müslümanlara mahsustur

Sual: Cuma gününün mübarek olması yalnız Müslümanlar için midir? Cevap: Konu ile alakalı olarak Riyâd-un-nâsıhînde deniyor ki: “Allahü teâlâ, cuma gününü Müslümanlara mahsus kılmıştır. Cuma suresi sonundaki âyet-i kerimede meâlen; (Ey iman etmekle şereflenen kullarım! Cuma günü, öğle ezanı okunduğu zaman, hutbe dinlemek ve cuma namazı kılmak için camiye koşunuz. Alışverişi bırakınız! Cuma namazı ve … Devamını oku

“Bana bir duâ yazar mısınız?”

Mısır’da vefât eden Seyyid Ahmed Rıfâî hazretleri zamânında, dertli ve hasta olanlar bu zâta gelir, arz ederlerdi dertlerini. O da hastalara bir duâ yazar, kullananlar şifâya kavuşurdu tam olarak. Ama kalemle değil. Parmağıyla yazardı. Bir gün bir “hasta” geldi. “Efendim, çok hastayım, bana bir duâ yazar mısınız” diye ricâ etti. Büyük velî, bir “kâğıt” aldı. … Devamını oku

“Dost sofrasında yenilen yemeğin hazmı kolay olur”

Meymûn bin Mihrân hazretleri tâbiînin büyüklerinden, olup hadîs ve fıkıh ilminde büyük bir âlimdir. 657 (H.37) de Kûfe’de doğdu. Sonra Rakka’ya yerleşti. Halife hazret-i Ömer bin Abdülaziz tarafından kâdı ve vâli olarak Cizre’ye tâyin edildi. 734 (H. 116)’de Cizre’de vefât etti. Meymûn bin Mihrân şöyle anlatıyor: Bir gün, Halîfe Ömer bin Abdülaziz ile beraber bir … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 3922

Eshâb-ı kirâmı çok seviyoruz; cenab-ı Peygamberin “aleyhissalatü vesselam” talebeleri oldukları için. Her şey Allah için sevilir, Allah için sevilmez. Allahü tealaya kavuşturacak varlıkları yok sayamayız. Çünki ilkler olmazsa, ikinciler olmaz. Onlar bize anlatmasa, biz kime anlatacağız? Allahü tealanın kendisine giden yollardan, diğer peygamberler dahil, bir kapı açıktır, o da Muhammed ‘aleyhisselam”dır. Onun kalbinden geçen, öbür … Devamını oku

Zalimin zulmü varsa, mazlumun Allah’ı var!

Zulüm pâyidâr olmaz, devam etmez. Zulümle âbâd [mamur] olanın, âkıbeti[sonu] berbâd olur.” demişler. Her şey inceldiği zaman kopar, zulüm ise kalınlaştığı zaman kopar. Kim ne yaparsa, mutlaka karşılığını görecektir. İlahi adalet elbette tecelli edecektir. Saltanatının bekâsı için masum bebekleri öldürten Firavun, 400 yıl hayat sürdü ve denizde boğuldu… İbrahim peygamberi canlı canlı ateşe atan Nemrut … Devamını oku

Cennet de, Cehennem de sonsuzdur

Sual: Cennet ve Cehennem her ikisi de sonsuz mudur, Cehennemdekilerin kurtulma ihtimali hiç yok mudur? Cevap: Konu ile alakalı olarak İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabında buyuruyor ki: “Müminlere mükafat ve nimet için hazırlanmış olan Cennet ve kâfirlere azap için hazırlanmış olan Cehennem şimdi vardır. Her ikisini de, Allahü teâlâ, yoktan var etmiştir. Kıyamette her şey … Devamını oku

“Benim pek çok kusurum vardır…”

Mısır’da vefât eden Seyyid Ahmed Rıfâî hazretleri zamânında “hayâsız” biri vardı ki, bu büyük velîyi sevmezdi. Kötü şeyler söylerdi. Dedikodu yapardı. O tevâzu ettikçe de, arttırırdı bu hakâretlerini. Bir gün yine bu zâtın aleyhinde bir “mektup” yazdı. Ve bir talebesine verip; “Bunu, hocana götür” dedi. O talebe mektubu aldı. Götürüp hocasına verdi. O da, talebesine; … Devamını oku

“Benim ismim ‘Bal’dır efendim!..”

Seyyid Hasan hazretleri Türkistan’da yetişen velilerdendir. On beşinci asrın sonlarında yaşadı. Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin sohbetlerinde kemâle geldi. Küçük bir çocukken babası onu Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin sohbetine götürdü. Küçük Hasan odaya girdiğinde, Ubeydullah-ı Ahrâr’ın yanında duran balı görünce hemen ona koştu ve yemeye başladı. Hâce Ubeydullah gülümseyerek durumu seyretti ve Küçük Hasan’a; “Yavrum senin ismin ne?” … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 3921

Şâh-ı Nakşibend hazretleri “kuddise sirruh”; hocam bana bir iş, bir görev diyen talebesine buyurmuşlar ki; Sana bir iş vereceğim, keşke yapabilsen.. Onu yap, yeter; evliya olursun. Beni taklit et! İşte Mübarekleri ne kadar taklit edebilirsek, seviliriz. Mübareklere benzemeye çalışan arkadaş, hiç elde değil, sevilir. Ama kendine benzemeye uğraşırsa, mahvolur. Dolayısıyla, başka yerde hiç hayat aramayın. … Devamını oku