Kime ‘başarılı’ denir?

Behlül Dânâ hazretleri meczub bir Hak âşığıdır. Bir gün bâzı kişilere;   “Birinin çok nâdide inci mücevherleri olsa, bunları koyacak bir yer bulamaz. Üstelik hırsız çalmasın diye de türlü çâreler arar, hattâ bu yüzden uykusu kaçar, değil mi?” diye sordu.   Dinleyenler;   “Evet” dediler.   Behlül, onlara; “İşte îmânımız da böyle çok kıymetlidir, onu korumak için tir … Devamını oku

“Mümine kibir yakışmaz!”

Halîfe Hârun Reşid hac yoluna çıktı bir sene. Dönüşte debdebe ve ihtişamla Bağdat’a giriyordu ki, Hazret-i Behlül önüne çıktı birden.   “Ey Hârun!” diye seslendi.   Halîfe, yüzündeki perdeyi kaldırıp “Buyur ey Behlül, bir arzun mu var?” diye sordu.   Hazret-i Behlül;   “Ey Hârun! Allah’ın Habîbi Beytullah’tan dönerken senin gibi yapmazdı” dedi.   Halîfe sordu:   … Devamını oku

Ben o işe karışmam!

Bir zaman Bağdat’ta müthiş pahalılık olmuş ve bu musîbete halkın tahammülü kalmamıştı ki, Behlül Dânâ hazretlerine gidip;   “Ey Behlül! Duâ et de, şu musîbet kalksın” dediler.   O ise cevâben;   “Vallâhi ben bu işe karışmam!” buyurdu.   “Neden?” dediler.   “Demek ki, biz buna lâyıkmışız. Zîra biz, Rabbimizin emrettiği gibi yaşasaydık, bir buğday tânesi bir dînar … Devamını oku

“Ne ararsın bu kabristanda?”

Behlül Dânâ hazretleri meczub bir Hak âşığıdır. Hâl ehli bir velîydi. Çocuklar, taş attılar bir gün kendisine.   Bir taş vücûduna isâbet etti.   Ve kanattı orasını.   Yine de kızmayıp;   “Ey çocuklar! Attığınız taşlar vücûdumu kanattı. Ama bu da Allah’tandır. Bir günah işlemişim ki, bu iş geldi başıma” dedi.   Çocuklar mahcup oldu!   Özür … Devamını oku

O bizim işimize karışmasın!

Behlül Dânâ hazretleri rastladığı kimselere nasîhat ediyor, yanlış iş yapanları îkaz ediyordu. Ancak bâzı kimseler vardı ki, bu hâlden çok rahatsız oluyorlardı.   Bunlar halîfeye gidip;   “Behlül’e söyleyin, bizim işimize karışmasın. Her koyun, kendi bacağından asılır” dediler.   Halîfe de onu çağırıp;   “Ey Behlül! İnsanlar senden şikâyetçiler” dedi.   O da sordu ki:   “Ne … Devamını oku

“Kızdığın kimseye, hayır duâ et!..”

Behlül Dânâ hazretleri meczub bir Hak âşığıdır. Halîfe Hârun Reşid, bu zâtı çok sever, nasîhatlarından hoşlanırdı.   Bir gün yolda görünce;   “Ey Behlül! Nicedir seninle görüşmek istiyordum” dedi.   O, oralı olmayıp;   “Ben hiç istemiyordum” dedi.   Hârun Reşid kızmadı bu cevâba.   “Nasîhatine muhtâcım” dedi.   O mekân, sarayla kabristan arasıydı.   Ona bu ikisini gösterip; … Devamını oku

“Dünyâda en zor şey nedir?”

Behlül Dânâ hazretleri meczub bir Hak âşığıdır.   Bağdat’ta yaşadı.   Kabri de Bağdat’tadır.   Bir gün Hârun Reşide;   “Ey halîfe-i müslimîn! Sana bir suâlim var” dedi. “Bil bakalım, bu yerin üstünde, yerin altında ve göklerde en çok ne vardır?”   Hârun Reşid;   “Bunu bilmeyecek ne var?” dedi. “Yeryüzünde en fazla olan, bitki ve … Devamını oku

Damda deve aranır mı?

Behlül Dânâ hazretleri meczub bir Hak âşığıdır. Bağdat’ta yaşadı, kabr-i şerîfi de Bağdat’tadır. Hârun Reşid zamânında yaşamış olan bir Allah dostudur.   Bir komşusu vardı.   Bu zâtı çok severdi.   İslâma pek uymazdı.   Ama her gece; “Yâ Rabbî! Bana cennetini nasîb eyle” diye duâ eder, öyle yatardı.   Bir gece yine böyle duâ edip uyudu.   Az … Devamını oku

“Seni evlâtlığa kabul ettik”

Seyyid Emîr Külâl hazretlerinin zamânında genç bir âlim; bir yerde sohbet ediyor, cemaat de kendisini dinliyordu.   Bir ara onlara;   “Bu zamanda kerâmet ehli velîler kalmadı. Olsaydı, huzûrunda diz çöküp istifâde ederdik” dedi.   Cemaatte biri vardı.   Müsaade istedi ve;   “Bugün öyle büyük bir velî var ki, onun feyiz ve bereketleri bütün cihânı sarmıştır” dedi. … Devamını oku

Gönüllerin pehlivanı oldu!..

Buhâra’da yetişen evliyânın büyüklerinden Seyyid Emîr Külâl hazretleri, bir gün meydanda güreşiyor, çok insanlar da toplanmış, onu seyrediyordu.   O esnâda büyük velî Muhammed Bâbâ Semmâsî hazretleri geçiyordu oradan.   Yanında talebeler de vardı.   Kalabalığı görünce, durdu.   Seyretti bu “seyyid” genci.   Talebeler şaşırdılar!   Her biri kalplerinden;   “Acabâ ne hikmeti var ki, güreş … Devamını oku

Güreş minderinde bir seyyid!

Buhâra’da yetişen evliyânın en büyüklerinden Seyyid Emîr Külâl hazretleri, gençlik senelerinde güreşirdi.   Güreş minderlerinde geçerdi bâzı vakitleri.   Bir gün yine çıkmıştı er meydanına.   Birisiyle güreşirken, tanıdı onu seyredenlerden biri.   Beğenmedi bu işi.   Kendi kendine;   “Bu seyyid delikanlı güreşle uğraşıyor. Hâlbuki faydalı bir işle uğraşsa daha iyi olurdu” diye geçirdi kalbinden.   Böyle düşünürken … Devamını oku

Seni sevenlere üzüntü yok!..

Buhâra’da yetişen evliyânın en büyüklerinden Seyyid Emîr Külâl hazretleri, bir gün yakınlarıyla sohbet ediyordu.   Bir ara onlara;   “Kardeşlerim! Yaptığınız her işten hesâba çekileceğinizi unutmayın” buyurdu.   Sözüne devamla;   “Konuşurken, gülerken bir şey yer ve içerken ‘bu yaptığım dîne uygun mu?’ diye düşünüp öyle yapın. Yaptığınız o şey eğer günahsa, âhirette cevâbını veremezsiniz” buyurdu.   Ve ekledi: … Devamını oku

“Sana müjdeler olsun!..”

Buhâra’da yetişen Seyyid Emîr Külâl hazretlerinin talebesinden biri, bir gece yattı ama hiç uyuyamadı.   Kendi kendine;   “Hocama gideyim, bana bir emriniz var mı, diye sorayım” şeklinde düşündü.   Fırladı yataktan.   Gece yarısı idi.   Gidip girdi hocasının odasına. Ancak gördüğü manzara karşısında çok şaşırdı!   Şöyle ki:   Kalabalık bir cemaat vardı içeride.   Yüzlerinin nûrundan … Devamını oku