Hesâbına bir daha bakın!

Bedreddîn Serhendî “rahmetullahi aleyh” hazretleri, Hindistan’da yetişen büyük velîlerdendir. 1688’de Hindistan’da vefât etti… Bu zât bir gün şunu anlattı sevdiklerine:   Vaktiyle bir mümin vefât eder.   Mîzan’da amelleri tartılır.   Günahları ağır gelir.   Melekler, onu tutup, cehenneme sürüklerler. Cenâb-ı Hak, bildiği hâlde “Ey melekler! O kulumu nereye götürüyorsunuz?” diye sorar.   Melekler derler ki:   “Cehenneme … Devamını oku

Kimse eli boş dönmesin!

Dede Ömer Rûşenî “rahmetullahi aleyh” evliyânın büyüklerindendir…   Aydın’da doğdu.   Tebriz’de vefât etti…   Bir sene hacca gitti.   Arafat ovasında, hacıların yalvarmalarını ve içli iniltilerini görünce, ellerini duâya açıp;   “Yâ Rabbî! Bu Müslümanların haccını kabul et. Haccı kabul edilmeyen biri varsa, benim hac sevâbımı ona yaz. Kimse ‘eli boş’ dönmesin buradan”  diye duâ etti.   … Devamını oku

Hazreti Hızır’ı görmek için…

Baba Nîmetullah Nahçıvânî “rahmetullahi aleyh”, Osmânlılar zamânında yetişen velîlerdendir. 1514’te Konya’nın Akşehir kasabasında vefât etti.   Bir gün biri geldi.   Arz etti bu zâta:   “Hocam! Size bir şey sorabilir miyim?”   “Buyur kardeşim, sor.”   “Hocam! Ben, Hızır aleyhisselâmla görüşmeyi çok istiyorum, ne yapmam lâzım acabâ?”   Buyurdu ki:   “Üç şeye dikkat et!”   … Devamını oku

Mümin kardeşlerine ikrâm et!

Dede Halîfe “rahmetullahi aleyh”, Osmânlı âlim ve evliyâsının meşhurlarındandır.   Amasya’da yaşadı.   İznik’te vefât etti…   Bu zât birkaç talebesiyle seyahate çıktı bir gün.   Az sonra suları bitti.   Ancak hem içmek için lâzımdı su, hem de abdest için…   Talebeler etrâfa dağılıp su aradılar.   Ancak bulamayıp geri döndüler.   Namaz vakti de geçmek üzereydi ki, telâşla … Devamını oku

Ne nâzik el yanmasa bâri!

Bir gün Halîfe Hârun Reşid, Ebû Yûsüf hazretlerine (rahmetullahi aleyh) “Beni, Dâvud’a götür. Öğüt nasîhat isteyip duâsını alayım” dedi.   Evine vardılar.   Müsâfeha ettiler.   Hazret-i Dâvud, Halîfenin elini tutunca “Ne nâzik el, cehennemde yanmasa bâri” buyurdu.   Halife duygulandı!   Ve nasîhat istedi.   O zaman;   “Ey Halîfe! Allah’ın kullarına zulmetme ki, âhirette altından kalkamazsın” buyurdu.   … Devamını oku

Nimet gelince şımarma, gelmeyince de üzülme!

Dâvud-i Tâî “rahmetullahi aleyh” hazretleri; bir kabrin yanından geçiyordu ki, gâipten bir ses duydu.   Kulak verdi.   “Ben zekât vermedim mi, namaz kılmadım mı, oruç tutmadım mı, falan hayırlı işi yapmadım mı?” diyordu.   İkinci bir “ses” de, o kişiye cevâben;   “Evet yaptın, ama Allah için değil; insanlar beğensin diye yaptın. Yalnız kalınca da Allah’a … Devamını oku

Dünyâyı öyle terk et ki…

Fudayl bin İyâd hazretleri; Dâvud-i Tâî “rahmetullahi aleyh” hazretleri ile ömründe iki defâ görüşmüş, karşılıklı sohbette bulunmuştu.   Bir gün, yine gitmişti bu büyük zâtın evine.   Oturup sohbet ettiler.   Fudayl bin İyâd, bir ara tavana baktı.   Ve hazret-i Dâvuda;   “Ey Dâvud! Baksana, evin tavanı çatlamış, hem neredeyse üstümüze yıkılacak” dedi.   O, başını kaldırdı.   … Devamını oku

Emr-i mâruf nedir efendim?

Dâvud-i Tâî “rahmetullahi aleyh” hazretlerinin huzûruna, bir gün bâzı kimseler geldiler ve;   “Emr-i mâruf nedir efendim?” diye sordular.   Cevâbında;   “Emr-i mâruf, Allah’ın dînini Onun kullarına öğretmektir ve Hak katında çok sevaptır” buyurdu.   Ve daha açıkladı:   “Bir insanı bir ‘dünyâ sıkıntısından’ kurtarmak, bütün cihânın nâfile ibâdetlerinden daha sevaptır. ‘Âhiret sıkıntısından’ kurtarmanın sevâbını … Devamını oku

Evliliğin mesuliyeti çoktur

Dâvud-i Tâî “rahmetullahi aleyh” hazretlerinin huzûruna bir gün bâzı sevdikleri gelerek “Efendim, niçin evlenmiyorsunuz?” diye sordular.   Büyük velî;   “Evliliğin mesuliyeti çoktur. Sâliha bir hanımla evlenirsem, onun hukûkuna riâyet edemem diye korkuyorum. ‘kul hakkı’ var!” buyurdu.   “Nasıl kul hakkı?”   Dediklerinde de;   “Şöyle ki; zevcemin kalbini incitirsem ‘kul hakkı’ olur. Eğer helâl etmezse mahşer … Devamını oku

Kabir zindanına girmeden!..

Ebû Hâlid anlatıyor:   “Evimiz, Hazret-i Dâvud‘un “rahmetullahi aleyh” eviyle karşı karşıyaydı. Ben, gecenin hangi saatinde uyansam, Dâvud-i Tâî hazretlerinin ışıklarını yanar vaziyette görürdüm.   Geceleri uyumazdı.   Ya duâ ederdi.   Ya da ağlardı!   Ben her gece onun duâ ve ağlama seslerini işitirdim!”   ● ● ●   Bir kişi anlatıyor:   Bir gece … Devamını oku

Cennet Dâvut için süslendi…

Dâvud-i Tâî “rahmetullahi aleyh” hazretleri vefât ettiği gece, semâdan bir ses işitildi.   “Ey insanlar! Dâvud-i Tâî, Allahü teâlânın rahmetine kavuşmuştur. Allahü teâlâ ondan râzı olmuştur” diyordu.   Bir velî de diyor ki:   “Dâvud-i Tâî’nin vefât ettiği gece çok melek gördüm.   Bir sevinç içinde;   “Cennet-i âlâ, Dâvud için süslenip hazırlandı” diyorlardı.   ● ● ●   … Devamını oku

Asıl kerâmet İslâmiyete uymaktır!

Bir kimse anlatıyor:   Hazret-i Dâvud’un “rahmetullahi aleyh” hastalandığını duyup ziyâretine gittim.   Hava çok sıcaktı…   Baktım, Kur’ân-ı kerîmden “cehennem ateşi” geçen bir âyet-i kerîmeyi tekrar tekrar okuyor ve gözyaşı döküyordu!   Yanına yaklaştım.   Ve kendisine; “Seni açık havaya çıkarayım mı?” dedim.   Cevâben; “Hayır istemem, ben ölürsem cenâzemi şu duvarın arkasına gömün” dedi.   … Devamını oku

İslâmiyet, faydalı bir ilâç gibidir!

Dâvud-i Tâî “rahmetullahi aleyh” hazretleri, dâima hüzünlüydü! Geceleri Hak teâlâya yalvarır ve çok duâ ederdi.   Bir gece kalktı.   Ve ellerini açtı.   “Yâ Rabbî! Sana olan korkum ve sevgim, bende büyük dert olup, öbür dertlerimi unutturdu, beni affet” dedi.   ● ● ●   Bir gün bu zâta;   “Bir annenin, birinci vazifesi nedir efendim?” diye … Devamını oku