Zekâtı zenginlerden al Müslüman fakirlere ver

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Kabir ziyaretini yasaklamıştım, bundan sonra ziyaret edin!”   Osman bin Saîd Dânî hazretleri Tefsîr, kırâat, hadîs, nahiv ve Arabî ilimler ve Mâlikî fıkıh âlimdir. 371 (m. 981) yılında Endülüs’te (İspanya) Dâniye’de (Denia) doğdu. Kendi memleketinde ilim tahsiline başladı. Tunus ve Mısır’a gitti. Mekke’ye gidip haccetti. Endülüs’e geri döndü. Sarakosta’da (Saragosa) ve … Devamını oku

“Bana himmet edin efendim!”

Muhammed Bâkî Billâh hazretlerinin zamânında bir genç vardı ki, tek arzusu evliyâlıkta yükselmekti.   Çok büyük zâtlar gördü.   Ama bir türlü kalp gözü açılmıyordu.   Bir gece kalkıp;   “Yâ Rabbî! Beni, sevdiğin bir dostuna kavuştur” diye yalvardı.   Duâsı kabul oldu.   O gün işitti “Bâkî Billâh” ismini.   Henüz kendisini görmeden muhabbeti yer etti kalbinde.   Ertesi … Devamını oku

İslâmiyet ilim dinidir…

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Âlim ile âbid (çok ibadet eden) arasında yüz derece vardır. İki derecenin arası yetmiş senelik mesafedir!”       Kur’an-ı kerim’in birçok yerinde ilim emredilmekte, ilim adamları övülmektedir. Mesela, Zümer Suresi dokuzuncu ayetinde (Bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir) buyruluyor. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin ilmi öven ve teşvik buyuran … Devamını oku

İslamiyet, hem çalışmayı hem tevekkülü emreder

İtimad-ı nefs, yani kendine güvenmek, tevekkülün tersi ve tevekkülü bozan bir şeydir.     Sual: Bazı din adamı kılığındaki reformistler; “Müslümanlar, rızkın ezelde ayrıldığına inandıkları için çalışmayı lüzumlu görmezler. Nefsine güvenmek ise, insana hayat için mücadele kuvveti verir. Yaşamak istiyorsak, kendimizde itimad-ı nefs hasıl edelim” diyorlar. Bunların bu sözlerinde gerçeklik payı var mıdır?   Cevap: Birinci Cihan … Devamını oku

“Asr-ı saâdet”ten günümüze…

Peygamberimizin çalışmalarıyla, Cenâb-ı Hakk’ın da lutfuyla, “Câhiliye dönemi” gitmiş, bir “Asr-ı saâdet” meydâna gelmiştir…           Allahü teâlânın merhameti, ihsânı, ni’metleri o kadar çoktur ki, sonsuzdur. Kullarına çok acıdığı için, onların dünyâda râhat, huzûr içinde, kardeşçe yaşamaları, âhirette de sonsuz saâdete, bitmez-tükenmez ni’metlere kavuşmaları için, yapılması lâzım olan iyilikleri ve sakınılması lâzım olan kötülükleri, Peygamberlerine, “Cebrâîl” aleyhisselâm ismindeki melek vasıtasıyla bildirmiş, bunları … Devamını oku

Susan güzel suâl sorar ve güzel anlatır…

“İlmin evvelinde susmak, sonra güzel suâl sormak, sonra güzel anlatmak, sonra da öğrendiklerini yaymak ne güzeldir.”       İmâm-ı Ebû Amr bin A’lâ hazretleri Tabiînden olup, yedi kırâat imamından üçüncüsüdür. 70 (m. 689) senesinde Mekke’de doğdu. Basra’da yaşadı. Yahyâ bin Ya’mer, Hasan bin Ebû Hasan Basrî, Saîd bin Cübeyr, İkrime, Mücâhid ve daha birçok … Devamını oku

Yoğurt getiren talebe…

Muhammed Bâkî Billâh hazretleri çok şefkatliydi. Bir zamanlar kıtlık olmuştu Lâhor’da…   Bir lokma “ekmeğe” muhtaç oldu insanlar.   Onların hâline öyle üzülürdü ki, evde yemek yiyemezdi!   Sebebini soranlara;   “İnsanlar açlıktan kırılırken bizim yememiz insafa sığar mı?” derdi.   Delhi’ye, atla giderdi ekseriyâ.   Ama yolda yaya giden fakîrleri görseydi, atından inip, onları bindirirdi atına.   Kendisini … Devamını oku

Farz borcu olanın nafile namazı

Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri: “Farz borcu varken, sünnet ile meşgul olmak, ahmaklıktır!”       Sual: Farz namaz borcu olanın kıldığı nafile namazlar kabul olur mu?   Cevap: Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri, Fütûh-ul gayb kitabın buyuruyor ki:   “Müminin, önce farzları yapması lazımdır. Farzlar bittikten sonra, sünnetleri yapar. Ondan sonra, diğer nafilelerle meşgul olur. Farz borcu varken, sünnet … Devamını oku

Kullardan istenen nedir?

Allahü teâlâ, kullarının îmân etmelerini, ibâdet yapmalarını, kardeşçe yaşamalarını, birbirlerine yardımcı olmalarını istemiş ve emretmiştir…       Allahü teâlâ, dünyâya gönderdiği ilk insanı [ya’nî Hazret-i Âdem’i], aynı zamanda ilk Peygamber kılmış, ondan sonra, kullarına râzı olduğu ve beğendiği yolu göstermek için, çeşitli mekânlardaki, çeşitli kavimlere, zaman zaman “Peygamber”ler  göndermiştir.   Cenâb-ı Hak, insanların dünyâ ve âhirette işlerinin düzgün … Devamını oku