Sihirbaz Ecipal’in pişmanlığı!..

Meşhur sihirbaz Ecipal, mağlup ve ümitsiz hâlde geri döndü mecbûren. Hükümdâra gelip;   “İzin ver, tek başıma gideyim!” dedi. Bir “ceylân derisi”nin üstüne oturdu. Ve havada uçarak geldi müminlerin üzerine. Muînüddîn-i Çeştî hazretlerini tehdit etti.   Büyük velî sâkindi.   “Sen yerde ne yaptın ki, havada ne yapacaksın?” buyurdu.   Bu söz, dokundu ona. Postunun üzerinde göğe doğru … Devamını oku

Ben mağlup olmam!

Kâfirler bir cinin başkanlığında müminlere saldırmışlardı! Lâkin o cin, Muînüddîn-i Çeştî hazretlerini görüp titremeye başladı!   Sonra kapandı ayağına.   Ve îmânla şereflendi…   Hükümdâr müşrikti.   İnanamadı duyduklarına. O devirde sihirbazlıkta meşhur “Ecipal” diye biri vardı ki, hükümdârın ümîdi bu sihirbazdaydı. Hükümdâra geldi ve   “Bu işi bana bırak!.. Onlar; benim sihrimin karşısında tutunamaz, giderler” dedi.   … Devamını oku

“O diyâr İslâmın nûruyla aydınlanır”

Büyük velî, Muînüddîn-i Çeştî hazretleri; Ravda-i mübâreki ziyârete gittiğinde Peygamber Efendimiz mübârek kabrinden onu yanına çağırmıştı.   O, bu sesi duyunca ağladı sevincinden.   Ve edeple yaklaştı Ravda-i şerîfe.   Efendimiz kendisine;   “Yâ Muînüddîn! Hindistan’da, evlâdımdan biri küffârla savaşırken şehit düştü. Bu diyâr, kâfirlerin eline geçmeden acele oraya git! Sen varınca kâfirler mağlup olur ve o diyâr … Devamını oku

“Şimdiden kabir suâllerine cevap hazırla!”

Muînüddîn-i Çeştî hazretleri seyyiddir. Evlâd-ı Resûldür yâni.   Hindistan’da yaşadı.   Yüz yaşında Ecmir’de vefât etti…   Bu velî, nasîhat isteyen bir gence;   “Evlâdım! Öleceğin vakit Azrâil aleyhisselâm rûhunu almaya gelirse kabul etme, kov gitsin!” buyurdu.   Delikanlı şaşırdı;   “Nasıl olur efendim, melek hiç kovulur mu?”   Buyurdu ki:   “Öyleyse şimdiden ölüme hazırlan!”   Ardından; … Devamını oku

“Bana, Muînüddîn’i çağırınız!”

Büyük velî Muînüddîn-i Çeştî hazretleri bir seyahatte Beytullah’a uğradı.   Kâbe-i şerîfi tavaf edip, sonra, Medîne’ye geldi.   Ravda-yı şerîfte Resûl-i mücteba’yı baş gözüyle gördü.   Şöyle ki;   Mescid-i Nebî’ye girer girmez, Ravda-i şerîften “Gel yâ Muînüddîn!” diye bir ses işitti…   Çok tatlı bir sesti.   Üstelik Resûlullah’ın mübârek kabrinden geliyordu…   Kendi kendine;   “Rüyâ mı görüyorum?” … Devamını oku

Başarılı insan kimdir?

Muînüddîn-i Çeştî hazretleri seyyiddir. Yüz yaşında Ecmir’de vefât etti… Bir gün bir talebesi;   “Başarı nedir efendim?” diye sordu.   Cevâbında;   “Başarı; öldükten sonra işe yarayan şeydir. Yâni bir şey, âhirette işe yaramayacaksa ona başarı denmez. Asıl başarı; âhirette kendisini cehennem ateşinden koruyabilmektir” buyurdu.   Ve ekledi:   “Kendisini ateşte yanmaktan koruyamayan kimse, ne yaparsa yapsın, başarılı sayılmaz.” … Devamını oku

Kalbi nurlandıran lokma!..

Muînüddîn-i Çeştî hazretleri seyyiddir. Evlâd-ı Resûldür yâni.   Hindistan’da yaşadı.   Yüz yaşına gelince, Ecmir’de vefât etti…   Babası vefât edince, bir “üzüm bağı” miras kaldı kendisine. Bir gün bu bağda oturuyordu…   Bir Hak âşığı geldi.   O zâta hürmetinden, fırlayıp kalktı hemen. Elini öpüp gölge bir yere oturttu. En güzel üzümlerden toplayıp ikrâm etti.   … Devamını oku

Resûlullah sana kırgın!

Şam Evliyâsından Muhammed Ebû Müslim hazretlerini bir “din adamı” çekemiyor, aleyhinde konuşuyordu.   Sevenleri bir gün;   “Efendim, filân hoca aleyhinizde konuşuyor” dediler.   Cevâbında;   “Sabredin. Onun bu düşmanlığı, dostluğa dönüşecek” buyurdu.   O anda kapı çalındı.   Açtığında o “hoca”yı gördüler eşikte.   Hıçkırarak ağlıyordu!   Büyük zât; “Gördüğünüz rüyâdan haberdarız. Murâdınız neyse, söyleyin” buyurdu.   O kişi anlattı: … Devamını oku

Asıl kerâmet, İslâmiyete tam uymaktır!

İstanbul-Eyübsultan’da medfun bulunan büyük velî Mevlânâ Seyyid İbrâhim hazretleri bir gün;   “Kardeşlerim! Kendinizi vermeye alıştırın. Çünkü bize kalacak olan, verdiğimizdir” buyurdu.   Sonra şunu anlattı: Bir Kurban Bayramı günü, Resûllullah Efendimiz dışarıdan eve geldi. Âişe vâlidemize;   “Kurban etini ne yaptın?” diye sordular.   Cevâben;   “Hepsini dağıttım, iki kürek kemiği bize kaldı” diye arz etti.   Resûl-i ekrem;   “Öyleyse … Devamını oku

Susturun şu adamı!..

Mevlânâ Seyyid İbrâhim Efendi, Allah adamlarındandır. 1528 senesinde vefât etti. Kabri, İstanbul Eyüp Sultân Câmii yakınındadır.   Bu zâtın sevenleri olduğu gibi sevmeyenleri de vardır. Nitekim biri vardır ki, bu zâta dil uzatır.   Gıybetini yapar.   Ama büyük zât aldırmaz.   Hattâ cevap bile vermez.   Bir gün sevenleri; “Efendim şu  adamı susturun” derler.   Cevâbında; “Hayır! … Devamını oku

Müslüman olan Semerkantlı râhip 

Osmânlı Devleti’nin kuruluş yıllarında Anadolu’da bir İslâm âlimi vardı:   Seyyid Alaaddîn (rahmetullahi aleyh)…   Bu zât, 1456 senesinde yüz elli yaşlarında vefât etti. Kabr-i şerîfi, İçel’e bağlı Gülnar ilçesinin Zeyne kasabasındadır.   O devirde bir râhip Semerkant’a gelmiş, halkın îtikadını bozmaya çalışıyor, meselâ Îsâ Nebî için, “O, İlâhtır” diyordu.   Semerkant hükümdârı Sultân Hâlid idi. Âlimler … Devamını oku

Yarın yaparım diyen, ziyân etti

Mısır evliyâsından İbrâhim Kabâdî hazretleri, 1446 (H.850) târihinde Mısır’da vefât etti.   Bir gün bu zâta;   “Bu kadar ilmi neye borçlusunuz?” diye sordular.   Buyurdu ki:   “Bir hadîs-i şerîfe borçluyum.”   “O, hangi hadîs?”   “Peygamber Efendimiz ‘Yarın yaparım diyen, ziyân etti’ buyuruyor. Bu hadîs-i şerîfi kendime düstur edindim” dedi.   ● ● ●   Bu zât … Devamını oku

Onu cehenneme götürün!..

Hindistan Evliyâsından Muhammed Mazhar hazretleri 1883 (H.1301) senesinde Medîne-i münevverede vefât etti. Babası Ahmed Saîd-i Fârûkî’nin kabri yanında medfûndur.   Bir gün birkaç sevdiğine;   “Kardeşlerim! Her ne yaparsanız mutlaka Allah için yapın, yoksa mahşerde faydasını göremezsiniz” buyurdu.   Ve şunu anlattı:   Mahşerde bir âlim getirilir.   Ki, çok kitaplar yazmıştır.   Melekler, onu cennete götürürken Hak … Devamını oku