“Efendim, cennete ne ile girilir?”

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin annesi şöyle anlatıyor:   Oğlum Behâeddîn dört yaşındaydı ki, kerâmetleri görülürdü zaman zaman.   Bir ineğimiz vardı.   Yavru yapacaktı.   Doğurmasına bir ay vardı ki, oğlum Behâeddîn, bana;   “Anneciğim! Bu inek beyaz başlı bir yavru doğuracak” dedi.   Aradan üç ay geçti…   O inek doğurdu.   Buzağı, beyaz başlıydı gerçekten. … Devamını oku

“Allah’tan belâ değil, âfiyet istenir”

Buhâra’da Kasr-ı ârifân diye bir köy vardı ki, Behâeddîn-i Buhârî hazretleri bu köyde doğmuş olup, kabr-i şerîfi de bu köydedir.   Muhammed Bâbâ Semmâsî hazretleri bu köyden geçseydi;   “Bana, burada güzel bir koku geliyor. Bu köyden çok büyük bir evliyâ zât çıkar ve bütün cihana feyiz saçar” derdi.   Bir müddet geçti.   O zât dünyâya geldi. … Devamını oku

Dînimi öğrenmek istiyorum

Bağdat’ta yetişen Alî Bekkâ hazretleri, evliyânın büyüklerindendir… O devirde bir genç, İslâmiyeti öğrenmek istiyordu.   Bir gece yattı.   Ve uyumadan;   “Yâ Rabbî! Ben dînimi doğru öğrenmek istiyorum, bana yardım et” diye duâ etti.   O gece rüyâ gördü.   Nûr yüzlü bir ihtiyar,   O gence sordu ki:   “Sen dînini mi öğrenmek istiyorsun evlâdım?”   … Devamını oku

Mümin, günahtan çok korkar!

Mısır’da yetişen evliyâdan Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin kabr-i şerîfi de Mısır’dadır.   Bir gün bu zâtın huzûruna genç bir Müslüman geldi.   Ve kendisine;   “Sâlih bir Müslüman nasıl olur efendim?” diye sordu.   Büyük velî;   “Sâlih mümin odur ki; bir günah işlerim diye korkar ve korkudan kalbi titrer!” buyurdu.   Ve îzah etti:   … Devamını oku

Cenâzeye katılan kuşlar!..

Zünnûn-i Mısrî hazretleri zamânında o yerin, “sirbaç” diye bir mahallî yemeği vardı ki, çok sevilen bir yemekti o yörede.   Onu ne zaman yemek istese, kendi kendine “Ey nefsim! Eğer şunu yaparsan onu sana yediririm” der ve o işi yaptırırdı nefsine.   Yine bir gün geldi.   Nefsi istedi bu yemeği.   O zaman da; “Ey nefsim! Kur’ân-ı kerîmi … Devamını oku

“Malın çoksa fakîrlere dağıt!”

Büyük velî Zünnûn-i Mısrî hazretleri zamânında Mısır’da zengin bir adam, kendisine çok güzel bir kâşâne yaptırmıştı.   Ne güzel oldu diye, bu evin etrâfında geziyordu ki, Zünnûn-i Mısrî hazretleri gördü onu.   Yanına geldi.   Ve “Ey kişi! Bir dünyâ evine bunca emek değer mi? Üç gün sonra göçersin bu evden. Sen, kendine cennette ev yap ki, o ev çıkmaz … Devamını oku

“Biz seni denedik!..”

Mısır’da yetişen evliyâdan Zünnûn-i Mısrî hazretleri zamânında bir kimse vardı ki, bunun işi, her yeri gezip tanışmaktı insanlarla. Zünnûn-i Mısrî ismini duydu bir gün.   İnsanlar, o zât için;   “Bu büyük zât, Mısır’da yaşayan ve İsm-i âzamı bilen bir evliyâdır” dediler kendisine.   Mısır’a gidip buldu evini.   Huzûruna girdi ve;   “Bana İsm-i âzamı öğretir misiniz” … Devamını oku

Bir küp altını fakirlere dağıttı!

Mısır’da yetişen evliyâdan Zünnûn-i Mısrî hazretleri henüz doğru yolu bulmamıştı ki, bir gece fakîrlerle sabahlamıştı bir yerde.   Sabahleyin uyandı.   O gün bir küp gördü.   Toprağa gömülüydü.   Eşeleyip çıkardı ki, içi altın dolu.   Ve “Allah” yazısı vardı kapağının iç yüzünde.   Bu yazıyı görünce çok sevindi…   Öyle ki; altını görünce bu kadar sevinmemişti.   Altınları … Devamını oku

Öyle kullar vardır ki…

Mısır’da yetişen evliyâdan Zünnûn-i Mısrî hazretleri, gemiyle yolculuğa çıktı bir gün. Ancak cüzdanını bir yankesiciye kaptırdı.   Bütün parası ondaydı.   Ücretini ödeyemeyince, gemici kızdı ve zulmetmeye başladı.   Büyük velî kalbinden;   “Yâ Rabbî! Suçum olmadığını ancak sen biliyorsun, beni, bu zâlimlerden kurtar” diye yalvardı.   O anda garip bir şey oldu…   Suyun yüzü, yüzlerce balıkla … Devamını oku

Oğlumu timsah kaptı!

Mısır’da yetişen evliyâdan Zünnûn-i Mısrî hazretlerine, bir gün yaşlı bir kadın, telâşla gelip;   “Efendim, ne olur, oğlumu kurtarın!” diye yalvardı.   Mübârek sordu:   “Ne oldu oğluna?”   “Nehirde timsah kaptı, çabuk olun, kurtarın oğlumu.”   Zünnûn hazretleri;   “Peki bacım” dedi.   Geldi Nil kenarına.   Ve ellerini açıp;   “Yâ İlâhî!.. Bu kadının oğlunu, o … Devamını oku

Her şeyin kıymetini ehli anlar

Mısır’da yetişen evliyâdan Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin tanıdığı bir “genç” vardı ki, bilmiyordu bu zâtın kıymetini.   Büyüklüğünü inkâr ediyordu.   Hattâ kendisini kötülüyordu.   Bir gün çağırdı bu genci.   Kıymetli bir yüzük verip;   “Bunu, şu çarşı esnafına bir bir göster. Kim ne kadar para veriyor, öğren” buyurdu.   Delikanlı; “Peki” dedi.   Ve bütün çarşıyı dolaştı.   … Devamını oku

Bu, bana ilâhî bir ikazdır!

Mısır’da yetişen evliyâdan Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin kabr-i şerîfi de Mısır’dadır.   Bir gün çıktı evinden.   Bir su kenarına geldi.   Orada abdest alıyordu ki, az ötede bir “kadın” ilişti gözüne.   Bir kerecik ona baktı.   Sonra kapattı gözünü.   Ama merak etmişti.   Kendi kendine;   “Kim bu kadın, bu tenhâ ve ıssız yerde ne … Devamını oku

Nice fidanlar düştü toprağa…

İsfehan’da yetişen Zâhid-i İsfehânî hazretlerinin kabr-i şerîfi Basra’dadır.   O zamanlar bir “tâun illeti” kasıp kavuruyordu ortalığı.   Yakalanan, kurtulamıyordu.   Nice tâze fidanlar düşüyordu toprağa.   İşte o günlerde bir kişi geldi.   Dert yandı bu büyük velîye;   “Hocam! Tâundan üç oğlum öldü, şimdi de dördüncü oğlum yakalandı. Duâ edin de şifâya kavuşsun” diye arz etti. … Devamını oku