Benim için mezar kazın!

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin talebesi olan Alâeddîn-i Attâr hazretleri anlatıyor:   Hocam ölüm döşeğindeydi.   Çok üzülüyorduk.   Son günleriydi.   Huzûruna girdim.   Bana dönüp;   “Alâeddîn! Benim için bir mezar kazıp hazır edin!” buyurdu.   “Başüstüne efendim” dedim.   Ve çıkıp îfa ettim bu emrini.   Sonra huzurlarına gelip;   “Kabir yeri hazır efendim” diye … Devamını oku

Sesli ağlamayın!

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin sevdiği sâlih bir Müslüman vefât etmişti…   Büyük velî bâzı talebesini alıp evine tâziyeye gitti o kimsenin. Yakınları, yüksek sesle ağlıyorlar ve feryat ediyorlardı!   Çok üzüldü!   Ve o kişilere; “Böyle yapmayınız! Zîrâ sesli ağlamak, ölüye azâb, eziyet verir” dedi.   Ve talebelerine;   “Ben vefât edersem siz sakın böyle yapmayın!” buyurdu.   Aradan az … Devamını oku

Bunda da sünnete uyduk

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin kabr-i şerîfi, Buhâra’nın kasr-ı ârifan köyündedir.   Sevdiklerinden bir grup Müslüman Beytullah’ta tavaf yapıyor, bu zât da bulunuyordu orada.   Onlar, Mina’da kurban keserken bu büyük zât;   “Bizim de kurban kesmemiz lâzım, ama biz belki oğlumuzu kurban ederiz” buyurdu.   Bu sözü hepsi de işitti.   Ama bir şey anlamadılar.   Bir hikmeti vardır … Devamını oku

Söz dinleyen kazanır…

Büyük velî Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin tebesinden Alâeddîn-i Attâr hazretleri anlatıyor:   Bir gün hocamız Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, dergâhın odunluğuna şöyle bir baktılar.   Sonra bize;   “Çokça odun toplayıp odunluğu doldurun, hattâ acele edin ki, hiç belli olmaz. Birden kış bastırırsa yakacaksız kalır, sıkıntı çekeriz” buyurdu.   Biz talebeler;   “Başüstüne” deyip koştuk.   Odunluğu odunla doldurduk.   … Devamını oku

Genç tüccar…

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin kabr-i şerîfi Buhâra’nın kasr-ı ârifan köyündedir.   Bir sohbetinde şunu anlattı:   Bir gün Kâbe’nin yanında oturuyordum.   Ak sakallı, ihtiyar bir kişiyi gördüm.   Kâbe örtüsüne sarılmış ağlıyor ve “Yâ Rabbî! Yâ İlâhî!..” diye yalvarıp gözlerinden kanlı yaşlar akıtıyordu.   Kalbine bir nazar ettim.   Dünyâ işiyle meşguldü.   Malını, parasını hesap ediyordu kalbinden … Devamını oku

Tüccar talebe…

Evliyânın büyüklerindenin Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi anlatıyor:   Ben hocamı henüz tanımazken bir sandığın içinde yüz altın saklıyor, ve “bununla ticâret yapayım” diye düşünüyordum.   Başladım ticârete.   Hazır elbise aldım.   Ve köy köy gezip satmaya başladım.   O köylerin birinde bulunurken, “bu köye bir evliyâ zât gelmiş” diye işittim birinden.   Çok sevindim.   Zîra evliyâ zâtları severdim. … Devamını oku

Niyet hâlis olunca…

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri bir dostunun evinde sohbet ediyordu. Ordakilere;   “Şu anda bir kişi, Tirmiz’den yola çıktı… Maksadı, ‘kâmil bir rehber’ bulmaktır. O, bu yola hâlis niyetle çıktığı için yakında maksûduna kavuşur” buyurdu.   Birbirimize baktık.   Hiçbir şey anlamadık.   Sohbet devam ediyordu ki, kapı önünde bir atlı gelip, âniden durdu. Ve etrâfa baktı.   Büyük … Devamını oku

Rüyâ ve hakîkat…

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi anlatıyor:   Bir gece Resûlullah’ı gördüm rüyâda.   Çok sevinip;   “Yâ Resûlallah! Çoktandır sizi görmemiştim” diye arz ettim. Yanında olan zâtı gösterip;   “Beni göremezsen, bu zâtı gör” buyurdu.   O anda uyandım.   Çok duygulandım.   O zâtın sûretini, şeklini zihnimde canlandırıp unutmamak için bir kitap kapağının arkasına “Peygamberimizin yanındaki … Devamını oku

Şeytan niçin sevinmiş?

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, bir gün şunu anlattı sevdiklerine;   Sâlihlerden biri vardı.   Bu zât şeytanı görüp;   “Senin gibi mel’un olmak istiyorum, ne yapayım?” diye sordu.   Şeytan sevinip;   “Benim gibi olmak istersen namaza önem verme ve doğru yalan, her şeye yemîn et” dedi.   O kişi bunu duydu.   Ve kendi kendine; … Devamını oku

Bostanı niçin sulamıyorsun?

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi şöyle anlatıyor:   Kasr-ı ârifan’da, bir bostanım vardı.   Orada sebze meyve yetiştiriyordum…   Derken sulama zamânı geldi.   Ama bir damla su yoktu nehirde.   “Ne yapacağım?” diye düşünüyordum ki, hocam teşrîf etti…   Etrâfa şöyle bir bakıp sordu:   “Sulama vakti gelmedi mi?”   “Geldi efendim.”   “Peki, niçin … Devamını oku

“Maksadın nedir evlâdım?”

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, bir gün dergâhta oturuyordu.   Bir genç girdi içeri.   Ve büyük bir edeple;   “Efendim, eğer kabul ederseniz ben de talebeniz olmak istiyorum” diye arz etti bu zâta.   Büyük velî sordu:   “Maksadın nedir evlâdım?”   Cevâbında;   “Feyiz alıp kalp gözümün açılmasını istiyorum efendim” dedi.   Behâeddîn-i Buhârî;   “Pekâlâ” dedi. … Devamını oku

Ayrılığıma sabret!

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin sevenlerinden Emîr Hüseyin adındaki âşık bir talebesi anlatıyor:   Bir gün hocam bana;   “Ben yarın bir dostumu görmeye gideceğim. İnşallah on beş güne dönerim, ben gelinceye kadar ayrılığıma sabret’ buyurdu.   Ve o sabah ayrılıp gitti…   O gidince, kalbim de kopup onunla beraber gitti sanki.   Devamlı ağlıyordum.   Dergâhta talebeden biri … Devamını oku

Gerçek cennet nimeti

Evliyanın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin kabr-i şerifi Buhâra’nın kasr-ı ârifan köyündedir.   Bir komşusu vardı.   Yeni evlenmişti.   Bir gün bu zata;   “Ey efendim, çok zor durumdayım. Lütfen bana yardım eder misiniz” diye dert yandı.   Mübarek üzüldü:   “Hayrola evladım ne oldu?”   “Hanımla hiç anlaşamıyoruz. Bu evlilik böyle yürümeyecek galiba. Bana ne tavsiye … Devamını oku