Manisa-Akhisar’da, bir câmi avlusundaki kabristanda Allah dostlarından bir kişi yatıyor…
Şeyh Ahmed Efendi “rahimehullahi teâlâ”…
O devirde bir Müslüman, her nasılsa iftirâya uğradı.
Ve hapse atıldı.
Mübârek zât hâdiseyi öğrendi.
Ve vâliye gidip;
“Filân iftirâya uğramış, onu serbest bırakırsan, iyi olur” buyurdu.
Vâli “peki” dedi.
Ve söz verdi.
Ama sonra döndü sözünden ve hapiste tuttu o Müslümanı. Büyük zât bunu öğrenince üzüldü!
Kırıldı mübârek kalbi.
Peki, vâli ne oldu?
İflâh etmedi artık!
Boynunda bir “ur” çıktı.
Hangi doktora gittiyse,
bir çâre bulamadılar.
Birkaç gün içinde ölüp gitti bu dertten…
● ● ●
Bir gün bâzı gençler; “Efendim, hakîkî bir Müslüman nasıl olur?” diye sordular.
Büyük velî de;
“Gerçek mümin, mütevâzı olur” buyurdu.
Ve ardından,
“Hakîkî Müslüman; her şeyden önce tam ve mükemmel bir insandır… Güler yüzlü, tatlı dilli, doğru sözlüdür… Kızmak nedir bilmez… Zîra Resûlullah Efendimiz; ‘Kendisine yumuşaklık verilen kimseye dünyâ ve âhiret iyilikleri verilmiştir’ buyuruyor” diye nakletti.