Kûfe’de doğup Basra’da vefât eden Süfyân-ı Sevrî hazretleri; bir arkadaşıyla Mekke’ye gidiyor, yol boyunca gözyaşıyla ağlıyordu.
Beytullaha vardılar.
Bir genci gördüler ki, sararmış, solmuş bir hâldeydi.
Yüzü, çok “nûrlu” idi.
Onlar bakarken, genç adam aşk-ı ilâhîyle “Allah!” diye bağırdı.
Ve yere düştü birden!
Hemen yanına koştular.
Ama yetişemediler.
Nefes almıyordu.
Vefât etmişti.
Meğer gençte “Allah korkusu” o kadar çokmuş ki, etrâfa yanık “ciğer kokusu” yayıldı hemen!
Bu hâl, çok tesir etti Süfyân-ı Sevrî hazretlerine.
Gıbta etti bu hâline.
Cesedinin başında;
“Ey Allah korkusundan vefât eden mübârek kul! Bugüne kadar on defâ hac yaptım. Bunların sevâbını sana hediye ettim. Sen de şu hâlinin sevâbını bana ver!” diye seslendi.
● ● ●
Süfyân-ı Sevrî hazretleri, evliyânın büyüklerindendir.
Herkese karşı şefkatliydi.
Hattâ hayvanlara bile.
Bir gün çarşıya çıkmıştı.
Kafeste bir “kuş” gördü.
Acıdı bu hayvancağıza.
Zîra kafes kuşu değildi.
Onu satın aldı.
Ve serbest bıraktı.
O kuş, her gece bu zâtın penceresine gelip konar, namaz kılarken onu seyrederdi.
Abdüllatif Uyan