Evliyânın büyüklerinden ve kabr-i şerîfi Delhi’de bulunan Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri; dünyâ düşkünleri ile görüşmezdi.
Kaçardı onlardan.
Birinden “hediye” gelseydi kabul edip aldığı nadir olurdu…
Alsa da kullanmazdı.
Muhtaçlara verirdi.
Zamânın pâdişahı da onu tanırdı.
Birisiyle bu zâta;
“Allah bana, geniş mülk nasip etti. Mübârek hâtırınızdan her ne ki, geçiyorsa emredin, göndereyim” diye haber gönderdi.
Büyük zât, o gelene;
“Mülk dediğin nedir?” dedi.
Adam şaşırdı.
“Anlamadım efendim!”
Buyurdu ki:
“Dünyâ mülkünün, Rabbimizin katında zerre kadar değeri yoktur. Hattâ bu dünyânın tamâmının bir kıymeti yok ki, onun bir parçasının değeri olsun.”
Adam sordu:
“Peki, kıymetli olan nedir efendim?”
Buyurdu ki:
“En kıymetli olan, Rabbimizin sevgisini kazanmaktır.”
● ● ●
Bir gün de bu zâta; “Hocam! Cennete ne ile girilir?” diye sordular.
Cevâben;
“Ancak Allah’ın rahmetiyle girilir” buyurdu.
Sordular yine:
“Herkes de mi?”
“Evet herkes. Nitekim Efendimiz aleyhisselâm, Eshâbına; ‘Hiçbir kul, kendi ameliyle cennete giremez. Ancak Allahü teâlânın rahmetiyle girebilir’ buyurmuştur” dedi.