Büyük İslam âlimi İmam-ı Gazali (rahmetullahi teâlâ aleyh) Kimyâ-i Se’âdet kitabında, buyuruyor ki:
A’râf sûresi, 56. Âyet-i kerimesinde meâlen, (İhsân edenlere, elbette rahmetim çok yakındır) buyuruldu.
İhsân, emredilmeyen iyiliği yapmaktır. Ticarette ihsan, birkaç şekilde olur:
Müşteri, fazla ihtiyacı olduğu için, çok para vermeye razı olsa bile, çok kâr istememelidir. Büyüklerimiz az kârla, çok iş yapar, bunu daha bereketli bulurlardı. Halife Ali “radıyallahü anh”, Kûfe şehri çarşısında dolaşarak, “Az kârı reddetmeyiniz! Çok kârdan mahrum kalırsınız!” buyururdu.
Eshâb-ı kirâmın “aleyhimürrıdvân” büyüklerinden Abdurrahman bin Avf’a “radıyallahü anh”, “O büyük serveti nasıl kazandın?” dediklerinde cevaben buyurdu ki: “Çok az kâra da razı oldum. Hiçbir müşteriyi boş çevirmedim.”
Muhammed bin Münkedir, din büyüklerindendi. Mağazası vardı. Çeşitli kumaş satıyordu. Kimisinin zrâ’ı [bir zrâ’ 0,48 metredir] beş altın, kimisinin, on altın idi. Bir gün, kendisi yok iken, çırağı, bir köylüye, beş altınlık kumaşı, on altına sattı. Kendi gelip, haber alınca, akşama kadar köylüyü arattı. Köylüyü görünce, bu kumaş beş altından fazla etmez dedi. Köylü, ben bunu, seve seve aldım deyince, “Ben kendime uygun görmediğimi din kardeşime de uygun görmem. Ya satıştan vazgeç, beş altını geri al, yahut da gel, on altınlık kumaştan vereyim” buyurdu. Köylü beş altını geri aldı. Sonra, birisine, bu mert kimdir diye sordu. Muhammed bin Münkedir dediler. Bu ismi duyunca “Sübhânallah! Bu, öyle kimsedir ki, çölde susuz kalınca yağmur duasına çıkıp, onun adını söylediğimiz zaman rahmet yağıyor” dedi.
Fakirlerin malını fazla para ile almalı, onları sevindirmelidir. Meselâ, dul kadınların eğirdiği ipliğine, çocukların sattığı meyvelere çok para vermelidir. Bu sûretle çalışanlara yardım etmek, sadaka vermekten daha sevaptır. Böyle yapanlar, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” duasına kavuşur. Çünkü (Alışverişte kolaylık gösterenlere, Allahü teâlâ merhamet eylesin!) diye dua buyurmuştur. Fakat, zenginden mal alırken pazarlık edip, ucuz almalıdır.
Hazret-i Hasan ve Hüseyin “radıyallahü teâlâ anhümâ” her aldıklarında pazarlık eder, ucuz almaya uğraşırlardı. Kendilerine “Bir günde binlerle dirhem sadaka veriyorsunuz da, bir şey satın alırken niçin uzun pazarlık ederek yoruluyorsunuz?” dediklerinde, “Verdiklerimizi Allah rızâsı için veriyoruz. Ne kadar çok versek yine azdır. Fakat, alışverişte aldanmak, aklın ve malın noksan olmasıdır” buyururlardı…
Salim Köklü