Hikmetinden suâl olunmaz!

Şam’da yaşayan Bilâl bin Sa’d hazretleri, bir gün şunu anlattı:
Hak teâlâ, Âdem Aleyhisselâm’ı yaratmak isteyince;
“Ey arz! Ben, topraktan insan halk etmeyi diledim” diye fermân eyledi yeryüzüne.
Ve buyurdu ki:
“İtaat edenlere, mükâfat olarak cenneti veririm. Âsiler cehennemde yanarlar!”
Yeryüzü arz etti ki:
“Yâ Rabbî! Bu, itâat edenlere büyük ihsândır. Ama isyân edenlerin cehennemde yanmalarına dayanamam!”
Hak teâlâ Hazret-i Cibrîl’e;
“Yâ Cebrâil! Yeryüzüne in. Oradan bir miktar toprak getir” buyurdu.
Hazret-i Cibrîl, yere inip de toprak alacağı zaman yeryüzü yalvardı:
“Yâ Cebrâil, benden toprak alma!”
“Neden?”
“Yarın isyân edip azâba düşerler.”
Hazret-i Cebrâil, bu feryâda acıyarak geri döndü.
Ve arz etti:
“Yâ İlâhî! Her şey sana mâlûm.”
Hak teâlâ Hazret-i Mîkâil’e emretti.
O da yeryüzüne indi.
Yine aynı şey oldu.
Hazret-i İsrâfil emirle yere indiyse de o da “eli boş” döndü. En sonunda, Hazret-i Azrâil’e emretti Cenâb-ı Hak.
Yeryüzü, ona da feryat edip yalvardı ise de o dinlemedi. Her kıtadan birer avuç toprak getirdi.
Ve bir yerde biriktirdi.
Bu topraklar, kırk arşınlık bir yığın oldu o yerde. Dünyânın çeşitli yerlerinden alındığı içindir ki, insanlar da çeşitli renk, huy ve tabîattadırlar.




Kategori içindeki yazılar: Abdüllatif Uyan