Kazvin’de yaşayan Alî bin Ömer Harbî hazretlerinin sevdiği biri şöyle anlatıyor:
Bu zâtı görmek için evine gittim.
İltifat ederek içeri aldı.
Oturup, sohbet ettik.
O esnâda bir kimse hediye olarak çok miktarda “elma” ve “kayısı” getirip takdîm etti bu büyük velîye.
Onlardan bana ikrâm etti.
Sonra hepsini bir talebesine verip “Bunları fukarâya dağıt!” buyurdu.
Talebe gelince sordu:
“Hepsini dağıttın mı?”
“Evet hocam, dağıttım.”
“Şimdi rahat ettim” buyurdu.
Çok duygulanmıştım!
O anda; “Ne cömert bir insan, hayâtımda böylesini görmedim” diye geçirdim içimden.
● ● ●
Bir gün de bâzı sevdikleri; “Îmân etmek nasıl olur efendim?” diye sordular bu zâta.
Cevâbında;
“Îmân etmek için Kelime-i şehâdeti söylemek lâzımdır. Bu kelimenin mânâsına doğru inanmak için de Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği gibi inanmalıdır” buyurdu.
● ● ●
Bir gün de sohbetinde;
“Yapılacak en mühim iş, îmânını Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği gibi düzeltmektir” buyurdu.
Dinleyenler sordu:
“Sonra ne mühimdir efendim?”
Cevâbında;
“Îmândan sonra en mühim emir, beş vakit namazdır. Beş vakit namaz kılmak, her Müslümana farz-ı ayndır ve kılmamak büyük günahtır” buyurdu.
Abdüllatif Uyan