Mısır evliyâsından Seyyid Ahmed Bedevî hazretleri; gece gündüz Rabbini düşünür, Onun muhabbetiyle kendinden geçer ve hareket edemezdi âdeta.
Böyle durumlarda gözlerini semâya, göğe diker, kırk gün veyâ daha çok kalırdı o hâlde.
Gözlerinin karası, “ateş koru” gibiydi.
Mübârek sîmâsında öyle bir heybet vardı ki, bakmak için kimsede cesâret olmazdı!
Onun için “peçeyle” örterdi devamlı.
Abdülmecid adındaki bir talebesi, onun mübârek yüzünü görmeyi çok arzu ediyordu.
Ama diyemiyordu.
Nihâyet bir gün;
“Efendim, örtünüzü açsanız da mübârek yüzünüzü bir görsem” deyiverdi.
Büyük velî;
“Dayanamazsın. Zîra gözlerime bir defâ bakmak, bir can mukâbilidir! Bu, senin de canına mal olabilir” buyurdu.
Genç, iknâ olmadı.
Yâni inanamadı.
Buna rağmen;
“Olsun efendim. Bir kerecik göreyim. Gam değil, ondan sonra ölürsem de öleyim. Çünkü bu hususta gücüm ve tâkatim kalmadı artık” deyiverdi.
Büyük velî;
“Peki öyleyse” dedi ve kaldırdı örtüsünü.
O âşık genç, yüzünü bir kerecik görür görmez “Allaaah!” deyip düştü. Ve rûhunu teslim etti! Gerçekten bir bakışı canından etti onu.