Hindistan evliyâsının büyüklerden olan Abdullah-ı Dehlevî hazretlerinin vefâtı yaklaşınca, talebelerini huzûruna çağırdı.
Vasiyet olarak;
“Evlâtlarım! Kalbinizde Allah dostlarına olan sevgiyi çoğaltın. Güzel ahlâkla amel edin. Allahın kullarına hizmete ehemmiyet verin, ibâdet bilin” buyurdu.
Ve tembîh etti:
“Eğer ölürsem, cenâzemin ardından şu beyti okuyun”:
“Kerîmin huzûruna, azıksız geldim.
Ne iyi amelim var, ne ibâdetim.
Kerîmin huzûruna azıkla gitmek,
Bundan daha çirkin bir şey yok derim.”
Vefâtı yaklaşınca, dostlarını çağırıp;
“Kardeşlerim! Hâlis mümin odur ki; kalbi, Rabbinin sevgisiyle yanar. O, bilmediği bir aşkla şaşkın hâldedir! Yemek içmek düşünmez, gözünün yaşı dinmez. Günahlarından utanıp başını yerden kaldıramaz!” buyurdu.
● ● ●
Bir sohbetinde de;
“Kardeşlerim! İnsanın en büyük düşmanı, nefsidir. Dînin her bir emrinde bu nefsi kırmak vardır ve nefis kırılırsa netice hayır olur” buyurdu.
Ve ardından;
“İstişâre etmek, nefsi kırar. Zîra nefis, istişâre etmeyi, fikir sormayı istemez. Zîra ‘ben de biliyorum’ der” buyurdu.