“Zaman=Vakit” ni’meti, Cenâb-ı Hakk’ın bizlere olan en önemli lutuflarından birisidir. Akıp giden zamân içerisinde, bize emânet edilen ömrümüzü tamâmlamaktayız. Aslında bizler, Allahü teâlânın lutfettiği çok büyük ni’metlere sâhibiz. Bizler, bütün mahlûkâttan, meselâ hayvânlardan; yüz milyonlarca, hattâ milyarlarca insandan daha şanslıyız. Ama bizlere ihsân buyurulan ni’metleri yerli yerinde kullanabiliyor muyuz?
Sevgili Peygamberimiz buyurmuşlardır ki: “İki [büyük] ni’met vardır ki, insanların çoğu bunlarda hep aldanırlar. Bunlar: Sağlık ve boş vakittir.” [Tirmizî]
“İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır.”
“Yarın yaparım diyenler helâk oldular.”
İmâm-ı Rabbânî müceddid-i elf-i sânî Ahmed Fârûkî Serhendî (rahmetullah aleyh), “Vakit keskin bir kılıç gibidir. Mühim işleri bugün yapmalı, mühim olmayanları yarına bırakmalıdır” buyurmuştur.
Yine İmâm-ı Rabbânî “Vakitleri çok kıymetli ganîmet bilmelidir” buyurmuştur. Onun oğlu, yine büyük âlim ve velî Muhammed Ma’sûm Fârûkî (rahmetullahi aleyh) de “Vakit keskin bir kılıç gibidir. Kıymetli ve şerefli şeylere sarf etmek gerekir” buyurmuştur.
Tâbiîn-i kirâmın en önde gelenlerinden, müfessir, muhaddis, mütekellim, mutasavvıf Hasan-ı Basrî (rahmetullahi aleyh), “Sizin, bugün, parayı sarf ederken gösterdiğiniz hassâsiyeti, Eshâb-ı Kirâm (aleyhimür-rıdvân), zamanlarını kullanırken gösterirlerdi” buyurarak ne kadar önemli bir noktaya dikkat çekmiştir.
“Seyyidü’t-tâife” ve “Seyyidü’t-tâifeteyn” diye anılan büyük velî Cüneyd-i Bağdadî (kuddise sirruh) da, “İnsanların sâhip oldukları, ama geçtikten sonra bir daha, ebediyyen bulamayacakları en kıymetli sermâye zamandır” buyurmaktadır.
Bilindiği gibi zaman artırılamayan, başka bir vakte taşınamayan, ödünç alınamayan, durdurulamayan ve kendi mecrâsında akıp giden bir unsurdur.
Büyük âlim Ebû Saîd Muhammed el-Hâdimî (rahmetullahi aleyh) “Geçen zamanı geri getirmek için bütün sultânlar, pâdişâhlar, krallar yanî devlet başkanlarının tamâmı bir araya gelseler ve bütün hazînelerini de harcasalar, yine de geri getiremezler” demiştir.
Silsile-i aliyye büyüklerinden Ubeydullah-ı Ahrâr (kuddise sirruh) da, “Tasavvuf, ehemmi mühimme tercîh etmektir. Vakti en değerli olan şeye sarf etmektir” buyurmaktadır.
Bilindiği gibi bir “Gün”: 24 sâat, 1.440 dakîka, 86.400 sâniyedir. Bir “Hafta”: 168 sâat, 10.080 dakîka, 604.800 sâniyedir. Bir “Ay” ise, 720 sâat, 43.200 dakika, 2.592.000 sâniyedir. Ama sene olarak ne kadar tuttuğuna bir bakacak olursak: Bir “Sene”: 4 mevsim, 12 ay, 52 hafta, 365 gün, 8.760 sâat ve 525.600 dakîkadır. Bu da 31.536.000 sâniye tutmaktadır.
Takrîbî 60-70-80 senelik bir insan ömrü, çok mühim bir zamân dilimidir. Bir senenin değil; yerine, zamanına ve şartlarına göre ayın, haftanın ve günün bile ehemmiyeti çok fazladır; hattâ sâatin, dakîkanın ve sâniyenin bile önemi çok büyüktür.