“Allahım! Ben bütün yaptıklarımın ve yapmadıklarımın şerrinden sana sığınırım.”
İbn-i İdris hazretleri Tebe-i Tâbiîn’in fıkıh, hadîs ve kırâat imamlarındandır. Adı, Abdullah’tır. 120 (m. 737) yılında Kûfe’de doğdu. 192 (m. 807) yılında orada vefât etti. İmâm-ı A’meş, Mâlik bin Enes ve daha birçok âlimden ilim öğrendi. İmâm-ı Mâlik’in sohbet arkadaşlarından olup, onun mezhebinden idi…
Bir defasında birisi name yaparak bir soru sordu. Bunun üzerine buyurdu ki; “Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîm’de buyuruyor ki; (Az kalsın, söyledikleri sözden gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp yere düşecek.) (Meryem-90) Siz konuşurken name yaptığınız müddetçe ben size hadîs-i şerîf nakletmem.”
Ubâde İbn-i Sâmit’ten (radıyallahü anh) şöyle rivâyet etti; “Biz Resûlullah’a (sallallahü aleyhi ve sellem) zorlukta, kolaylıkta, neşede, kederde ve başkalarını bizim üzerimize tercih edilmesi hallerinde itaat eylemek, âmir olan kimselerle emirlik husûsunda nizâlaşmamak, her nerede bulunursak bulunalım, muhakkak hakkı söylemek, Allah yolunda hiç bir kimsenin kınamasından ve kötülemesinden korkmamak üzere bîat edip söz verdik.”
Hazreti Âişe (radıyallahü anha) vâlidemize Peygamberimizin okuduğu bir duâ sorulduğunda; Resûlullahın, “Allahım! Ben bütün yaptıklarımın ve yapmadıklarımın şerrinden sana sığınırım” diye duâ ettiğini buyurdu. Naklettiği diğer hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
Abdullah İbn-i Abbâs hazretlerinin bildirdiği bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır.”
Ebû Hüreyre’nin (radıyallahü anh) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfde, Resûlullah buyurdu ki: “Girmek istemeyen müstesna, ümmetimin hepsi Cennete girer.” Bunun üzerine orada hazır bulunan bir sahabi Cennete girmek istemeyen kimsenin hâline taaccüp ederek “Cennete kim girmek istemez, ki? Herkesin arzusu Cennete girmektir” diye arz edince, Peygamber efendimiz; “Zâhirî ve batınî olarak emrettiğim ve nehyettiğim işlerde bana itaat eden kimse, ebedî kalıcı olarak Cennete girer. (Bu husûslarda) bana itaat etmeyen ise Cennete girmekten imtina etmiş, girmek istememiş olur” buyurdu.
Resûlullah, Hazreti Âişe’ye buyurdu ki: “Kabrin sıkıştırması ve Münker-Nekir’in suâli ânında hâlin nasıl olacak? Yâ Hümeyrâ! Kabrin sıkıştırması mümin için, annenin çocuğunun ayağını eliyle çekmesi gibidir. Münker ve Nekîrin sorusu da mümin için, ağrıdığı zaman göz için göz taşı gibidir.”