Tövbenin kabulünün şartları

Tövbe eden: 1- İşlediği günâha pişmân olup üzülmelidir. 2- O günâhtan hemen vazgeçmelidir. 3- Onu bir daha yapmamaya azmetmelidir.

 

 

Allahü teâlâ, Kur’ân-ı hakîminde buyurmuştur ki:

 

“Ey müminler, Allah’a tevbe (tövbe) edin ki kurtuluşa eresiniz.” [Nûr, 31]

 

“Ey günâhta haddi aşanlar (Ey günâhı çok olan kullarım), Allah’ın rahmetinden ümîdinizi kesmeyiniz. Zira Allah, bütün günâhları affeder. O, gafûr ve rahîmdir (O sonsuz mağfiret ve nihâyetsiz merhamet sâhibidir; mağfireti, affı, merhameti çoktur).” [Zümer, 53]

 

Allahü teâlâ, bir hadîs-i kudsîde buyurdu ki: “Ey kulum, af dilediğin müddetçe, günâhlarının çokluğuna bakmadan affederim. Günâhların bulutlara kadar yükselse de, yine affederim. Yer dolusu günâhla gelsen, yer dolusu mağfiretle karşılarım. Yeter ki îmân ile gel.” [Tirmizi]

 

Yine “Hak teâlâ buyurdu ki: Ey Âdemoğlu, duâ edip, benden af dilersen, günâhların ne kadar çok, ne kadar büyük olursa olsun, hiçbirine bakmadan seni affederim. Göklere ulaşacak kadar günâh işlesen; ama rahmetimden ümîdini kesmeyip, benden mağfiret dilersen, seni affederim.” [Tirmizî]

 

Günâhkâr bir kul, tövbe edince, Cenâb-ı Hak, hem o kulunun günâhlarını affeder, hem de kulu tövbe ettiği için sevinir. Evet biz, günâhımıza pişmân olunca, Cenâb-ı Hak seviniyor.

 

Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

 

“Allahü teâlâ, kulunun tövbe etmesine, çölde devesini kaybedip sonra bulan bir kimsenin sevinmesinden daha çok sevinir.” [Buhârî]

 

“Allahü teâlâ, tövbe edenin tövbesinden dolayı, susamış kimsenin, suya kavuşmasından, çocuğu olmayanın çocuk sâhibi olmasından ve bir şey kaybedenin o yitiğini bulmasından daha çok sevinir. Her kim içten ve bir daha günâha dönmemek üzere Allah’a tövbe ederse, Allah da onun günâhlarını yazan iki meleğe, kendi organlarına ve günâh işlediği yere, bütün bunlara günâhlarını unutturur.” [Ebul-Abbâs]

 

“Allahü teâlâ, herkese unutturunca, günâh işlediğine şâhid kalmaz.” Ne büyük lütuf ve ihsân.

 

“Günâh, kalbde bir iz bırakır, tövbe ve istiğfâr edilince, o leke kaybolur, kalb cilâlanır.” [Tirmizi]

 

Büyük âlim Ebû Saîd Muhammed Hâdimî, “el-Berîka”sında buyurmuştur ki:

 

Günâhtan sonra, hemen tövbe etmek farzdır. Hattâ tövbeyi geciktirmek, bu günâhı işlemekten daha büyük günâhtır. Tövbe edilmediği müddetçe bu günâh, her gün bir misli artar. Bunun için de, ayrıca tövbe etmek gerekir.

 

Her Müslümân tövbe ederken, şu üç şartı gözetmelidir:

 

1- İşlediği günâha pişmân olup üzülmelidir.

 

2- O günâhtan hemen vazgeçmelidir.

 

3- Onu bir daha yapmamaya azmetmeli, karâr vermelidir.

 

Bu üç şartı yapmadan, yalnız dil ile tövbe etmek, yalancılık olur.

 

Zâten “Tevbe (Tövbe)”: “Bir harâmı, günâhı işledikten sonra, pişmân olup, Allahü teâlâdan korkmak, bir daha yapmamaya karâr vermek” demektir.

 

Hadîs-i şerîflerde buyurulmuştur ki:

 

“Günâhınız çok olup göklere ulaşsa, tövbe edince, Allahü teâlâ tövbenizi kabûl buyurur.” [İbn-i Mâce]

 

“Tövbe, günâhtan sonra, o günâhı bir daha yapmamaktır.” [İmâm-ı Ahmed]

 

Tövbe edenin günâhları affolur. Bir hadîs-i şerîf meâli şöyledir:

 

“Günâhtan tövbe eden kimse, günâh işlemeyen kişi gibi olur.” [İbn-i Mâce]

 

Bu âyet-i kerime ve hadis-i şerifler gösteriyor ki, tövbe edince, her günâh affolur.




Kategori içindeki yazılar: Ramazan Ayvallı