Müslümanların ilimde ve fende gelişmesine mâni olmak için başta İngilizler olmak üzere Batı dünyası, İslam devletlerine karşı, siyasî ve askerî hücumlara geçtiler.
İslâm medeniyeti; bütün dünyaya, bütün zamanlara hitap eden, insanlık tarihi boyunca yaşanmış en ileri ve en parlak medeniyettir. İslam medeniyeti, hâkim olduğu memleketlerin mamur hâle gelmesini, insanların ruh, düşünce ve beden bakımından rahat, huzur içinde yaşamalarını sağlamıştır.
Müslüman milletler, doğuda Türkistan ve Hindistan, batıda İspanya olmak üzere akla hayret veren çok kudretli bir İslam medeniyeti kurmuşlardır. Mesela Osmanlı Türkleri, altı asır boyunca İslam Medeniyetini bütün dünyaya her yönüyle mükemmel bir şekilde yaymıştır. Düşmanların akıl almaz hileleri ve entrikaları sebebiyle ne yazık ki bu büyük terakki ve gelişme, 17. asırda birdenbire hızını kaybetmiştir.
Başta İngilizler olmak üzere bütün Hristiyan âlemi, Osmanlı Devleti’nin, dünyadaki gelişmelere ve keşiflere kayıtsız kalması için siyasî ve askerî hücumlara geçtiler. Bir taraftan, haçlı saldırıları, bir taraftan da bunların Osmanlı devletinin içinde özel olarak yetiştirdikleri satılmış kimselerin yıkıcı ve bölücü çabaları, Osmanlıların fen ve teknikte ilerlemelerine mâni oldu.
Hristiyan Avrupa devletleri ve Amerika, menfaatlerinin bulunduğu her yerde, kendilerine dost olacak kimseleri bulur ve bunları satın alırlar. Bu kimseler, yerli ahalinin isimlerini taşır, isimleri Ahmet, Mehmet, Mustafa, Ali gibi Müslüman isimleridir fakat ya Hristiyanlaştırılmış bir cahil veya satın alınmış bir haindir!
O devirde Avrupa’ya, fen ve teknik tahsili için giden talebeler, Avrupalı devletler tarafından her türlü imkânlar kullanılarak aldatıldılar. Fen ve teknik öğretmek yerine İslamiyet’i ve Osmanlı’yı yıkma yolları öğretilip, tarihine, kültürüne düşman hâle getirildiler.
İslam memleketlerinde çıkan her fitnenin altında eli bulunan İngilizler, Osmanlı aleyhine kendi yetiştirdikleri bu adamları Osmanlı Devleti’nde önemli makamlara getirdiler. Bu kukla kimseler, sözde Osmanlı, fakat fikri ve zikri İngiliz idiler. Mustafa Reşit Paşa bunların en meşhurlarındandır. Londra’da bulunduğu sırada azılı ve sinsi bir İslam düşmanı olarak yetiştirildi. İskoç masonları ile iş birliği yaptı. İstanbul’a dönen Reşit Paşa ve arkadaşları, İslamiyet’e ve Müslümanlara en büyük zararı verdiler.
Hülasa, kendi millî ve manevi değerlerinden uzak, kendilerine aşılanmış olan yabancı fikirlere aldanarak, vatanına, milletine, tarihine, kültürüne düşman olan böyle kimselerden bu memlekete hayır gelmez. Bunların ruhları hastadır. Bir makine gibi, kimin eline geçerlerse onun istediğini yaparlar. Memlekete en büyük kötülüğü yapanlar bunlardır. Nihayet kendileri de huzur bulamadılar, başkalarının da huzurlarını mahvettiler. Dünya ve ahiretlerini harap ettiler ve bu cihandan göçüp gittiler.