Sabır, Allahü teâlânın sıfatlarındandır…

“Ey oğul! Altın, ateşle tecrübe edildiği gibi, kul da belâ ve musibetlerle tecrübe edilir…”

 

 

 

Hasen bin Ömer el-Hımyerî hazretleri fıkıh âlimlerinden ve evliyânın büyüklerindendir. Endülüs’te (İspanya) Atlas Okyanusu kenarında bulunan Lüb (Lepe) kasabasında yetişti. 767 (m. 1365) senesinde vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:

 

Sabır, takvâ sahiplerinin mertebelerinin en üstünü, müminlerin derecelerinin en yükseğidir. Kendisine yapışanları hayırlı işlere götürür. Zararlı işlerden çevirir. Nefsin arzu ve isteklerine uymanın neticesi kötü işler olduğu gibi, sabra sarılmanın neticesi de hayırlı işlerdir. Sabır, Allahü teâlânın sıfatlarındandır. Allahü teâlâ, sabrı yarattı. Sabrı, Peygamberlerine (aleyhimüsselâm) ve velîlerine mahsûs kıldı. Sonra, Cennete girmelerine vesile olması için, kullarından dilediğine sabır nimetinden ihsânda bulundu. Sabırlı kullarını övdü. Onlara kat kat ecir verileceğini bildirdi.

 

Zümer sûresi 10. âyet-i kerîmesi sonunda meâlen; “… Sabredenlere mükâfatları hesapsız verilecektir” buyuruldu.

 

Ra’d sûresinin 22, 23 ve 24. âyet-i kerîmelerinde meâlen buyuruldu ki: “Rablerinin rızâsını kazanmak için sabredenler, namazı (bildirilen vakitlerinde ve âdabına riâyet ederek) kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve aşikâre infâk edenler (Allah yolunda harcayanlar), kötülüğü iyilikle savanlar (var ya), işte âhıret saadeti onlar içindir. O saadet, Adn Cennetleridir. Onlar atalarından, zevcelerinden ve zürriyetlerinden (soylarından) sâlih olanlarla beraber o Cennetlere girecekler. Melekler de her kapıdan yanlarına vararak; ‘Sabrettiğiniz için, size selâm olsun. Âhıret saadeti ne güzeldir’ diyeceklerdir.”

 

Bekâra sûresi 155 ve 156. âyet-i kerîmelerinde meâlen buyuruldu ki: “… (Ey Habîbim)Sabredenlere (lütuf ve ihsânlarımı) müjdele. Onlar (sabredenler) öyle kimselerdir ki, kendilerine bir musibet geldiği zaman (teslimiyet göstererek); ‘Biz Allahın kuluyuz ve (öldükten sonra da) yine ona döneceğiz’ derler.”

 

Sabır öyle bir temeldir ki, iyilikler ondan dallanır. Tâat ve îmân onun üzerine kurulur. Ali bin Ebî Tâlib (radıyallahü anh) buyurdu ki: “Sabır îmândandır. Başın bedendeki durumu ne ise, sabrın da îmândaki yeri odur.”

 

Lokman Hakîm oğluna buyurdu ki: “Ey oğul! Altın, ateşle tecrübe edildiği gibi, kul da belâ ve musibetlerle tecrübe edilir. Kulun derecesi, bunlara olan sabrı nisbetinde anlaşılır.”

 

 

 

Vehbi Tülek’in önceki yazıları…

Kategori içindeki yazılar: Vehbi Tülek