Resûlullah’ın çizdiği hat…

“İşte bu, benim sırât-ı müstekîmim (dosdoğru yolumdur), ona uyun. Başka yollara uymayın ki, sizi O’nun yolundan ayırmasın… 

 

 

 

Peygamber Efendimiz, Medîne-i münevvere’de bir gün, Mescid-i Nebevî’nin avlusunda, kalın bir hat çizip kenarlarına da ince çizgiler çizdikten sonra, bir âyet-i kerîme (En’âm, 153) okumuştur: Bu âyet-i kerîmede, “İşte bu, benim sırât-ı müstekîmim (dosdoğru yolumdur), ona uyun. Başka yollara uymayın ki, sizi O’nun yolundan ayırmasın. (Allah, azâbından) korkarsınız diye, size böyle tavsiye etmektedir” (En’âm, 153) buyurulmuştur.

 

Allahü teâlâ, Kur’ân-ı hakîminde buyuruyor ki: “Her kim de, kendisine doğru yol (hüdâ, hidâyet) apaçık belli olduktan sonra, Peygambere aykırı harekette bulunur ve mü’minlerin yolundan başkasına ittibâ ederse (uyar giderse), onu, döndüğü sapıklıkta bırakırız. Âhirette de kendisini Cehenneme koyarız ki, o, ne kötü bir dönüş yeridir.” (Nisâ, 115)

 

Bu âyet-i kerîmede, müminlerin yolundan sapanların Cehenneme gidecekleri açıkça bildiriliyor.

 

“O gün, yüzleri ateş içinde kaynayıp çevrilirken: “Vâh bize! Keşki (keşke) Allah’a itâat etseydik, Peygambere de itâat etseydik” diyeceklerdir.”

 

“Yine şöyle diyecekler: “Ey Rabbimiz! Doğrusu bizler, beylerimize ve büyüklerimize itâat ettik de, onlar bizi yanlış yola götürdüler.”

 

“Ey Rabbimiz! Onlara azâbın iki katını ver ve onları büyük bir lanet ile lanetle (rahmetinden uzaklaştır).” (Ahzâb, 66-67-68)

 

Yine Peygamber Efendimiz, “bana İslâm’a dâir bir şey söyle, artık o konuda, sizden başkasına (hiçbir kimseye), hiçbir şey sormayayım” şeklinde nasîhat isteyen bir sahâbîye, “Kul âmentü billah, sümme’stekım”: “Allah’a inandım de, sonra da istikâmette ol” buyurmuştur…

 

Sevgili Peygamberimiz, İmâm Şehristânî’nin “El-Milel ve’n-Nihal” isimli kitâbının başında geçen bir hadîs-i şerîfinde: “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan bir fırka kurtulacak, diğerleri helâk olacaktır” buyurdu. Bunun üzerine, Eshâb-ı kirâm: “Kurtulan fırka hangisidir?” diye sordular. O da, “Ehl-i sünnet vel-cemâattir” cevâbını verdi.

 

Eshâb-ı kirâm bu defâ: “Ehl-i sünnet ve’l-cemâat nedir?” diye sordular. “Benim ve Eshâbımın bulunduğu yolda olanlardır” buyurdu.

 

En büyük âlim ve velîlerden olan İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed Fârûkî Serhendî (kuddise sirruh) buyurmuştur ki:

 

“Ehl-i Sünnet i’tikâdı sana önce lâzım olan,

 

Yetmiş üç fırka var amma, Cehennemlik geri kalan,

 

Müslümânlar hep sünnîdir, cümlenin reîsi Nu’mân,

 

Cennet ile müjdelendi, îmânda bunlara uyan.”

 

İbrâhîm Hakkî Erzurumî (rahmetullahi aleyh) de, bir şiirinde şöyle buyurmuştur:

 

“Hudâ Rabbim, nebim hakkâ Muhammeddir Resûlullah,

 

Hem İslâm dînidir dînim, kitâbımdır Kelâmullah,

 

Akâidde, Ehl-i Sünnet oldu mezhebim, hamdolsun,

 

Amelde, Ebû Hanîfe mezhebi, mezhebim vallah.”

 

Peygamber Efendimiz, kendini söyledikten sonra, Eshâb-ı kirâmı da söylemesine lüzûm olmadığı hâlde, onları da söylemesi, “Benim yolum, Eshâbımın gittiği yoldur. Kurtuluş yolu, yalnız Eshâbımın gittiği yoldur” demektir. Eshâb-ı kirâmın yolunda giden, elbette Ehl-i sünnet vel-cemâat fırkasıdır. Cehennemden kurtulan fırka, yalnız bunlardır.” (Mektûbât-ı Rabbâniyye, C. 1, m. 80)




Kategori içindeki yazılar: Ramazan Ayvallı