Resulullah güldüğü zaman, duvarlar üzerine nur verirdi

Peygamber efendimiz güler yüzlü idi. Tebessüm ederek gülerdi…

 

 

 

İbrâhim Bâûnî hazretleri Şâfîî mezhebi âlimidir. 777 (m. 1375) senesinde Suriye’de bulunan Safd’da doğdu. Devrinin büyük âlimlerinin derslerine devam ederek icazet aldı ve Safd’da kadılık vazîfesine tayin edildi. Sonra Şam’da Benî Umeyye Câmi hatîbliğini ve Şemisatiyye Medresesi’nde başmüderrislik vazîfesini yaptı. 870 (m. 1465) senesinde Şam’da vefât etti. Çok kitap yazdı. Bunlardan “Minhât-ül-lebîb fî Sîret il-Habîb” isimli eserinde şöyle anlatır:

 

Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) mübarek yüzü ve bütün âzâ-i şerifesi ve mübarek sesi, bütün insanların yüzlerinden ve âzâsından ve seslerinden güzel idi. Mübarek yüzü, bir miktar yuvarlak idi. Neşeli olduğu zamanda, mübarek yüzü ay gibi nurlanırdı. Sevindiği, mübarek alnından belli olurdu. Gündüz nasıl görürse, gece dahi öyle görürdü. Önünde olanları gördüğü gibi, arkasında olanları dahi görürdü. Yana ve geriye bakacağı zaman, bütün bedeni ile dönüp bakardı. Yeryüzüne nazarı, semaya bakmasından ziyade idi. Mübarek gözleri büyük idi. Mübarek kirpikleri uzun idi. Mübarek gözlerinde bir miktar kırmızılık vardı. Mübarek gözlerinin karası gayet siyah idi.

 

Fahr-i âlem efendimizin alnı açık idi. Mübarek kaşları ince idi. Kaşları arası açık idi. İki kaşı arasında olan damar, hiddetlenince kabarır idi. Mübarek burnu gayet güzel olup, orta yeri bir miktar yüksek idi. Mübarek başı büyük idi. Mübarek ağzı küçük değildi. Mübarek dişleri beyaz idi. Mübarek ön dişleri seyrek idi. Söz söylediği zamanda, sanki dişleri arasından nur çıkardı. Allahü teâlânın kulları arasında ondan daha fasih ve tatlı sözlü kimse görülmedi. Mübarek sözleri gayet kolay anlaşılır, gönülleri alırdı ve ruhları cezbederdi. Söz söylediği zaman, kelimeleri inci gibi dizilirdi. Bir kimse saymak istese, kelimeleri sayılmak mümkün idi. Bazen iyi anlaşılması için, üç kere tekrar ederdi. Cennette Muhammed aleyhisselam gibi konuşulacaktır. Mübarek sesi, kimsenin sesinin yetişemediği yere yetişirdi.

 

Peygamber Efendimiz güler yüzlü idi. Tebessüm ederek gülerdi. Gülerken, mübarek dişleri görünürdü. Güldüğü zaman, nuru duvarlar üzerine ziya verirdi. Ağlaması da, gülmesi gibi hafif idi. Kahkaha ile gülmediği gibi, yüksek sesle de ağlamazdı, amma mübarek gözlerinden yaş akar, mübarek göğsünün sesi işitilirdi. Ümmetinin günahlarını düşünüp ağlardı ve Allahü teâlânın korkusundan ve Kur’ân-ı kerimi işitince ve bazen de namaz kılarken ağlardı.

 

 

 

Vehbi Tülek’in önceki yazıları…

Kategori içindeki yazılar: Vehbi Tülek