İslam medeniyetinde şefkat ve merhamet örnekleri – 1
“Ben, lanet etmek için, insanların azap çekmesi için gönderilmedim. Ben, herkese iyilik etmek için, insanların huzura kavuşması için gönderildim.”
Müslümanların tarih boyunca rehber edindikleri sayısız şefkat ve merhamet örneklerinden bazıları şunlardır:
Sevgili Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem İslam’a davet için yanlarına Hazret-i Zeyd bin Hârise’yi alıp Tâif’e gitti. Halkı İslâm’a davet etti. Kimse iman etmedi. Resûlullahı “sallallahü aleyhi ve sellem” çok incittiler. Mübarek ayakları yaralandı. Üzüntülü ve yorgun idi. Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm daha sonra Mekke’ye doğru giderken, Cebrâil aleyhisselamı gördü. Cebrâil aleyhisselâm; “Yâ Muhammed, şüphesiz ki, Allahü teâlâ kavminin sana ne söylediklerini işitti. (Bir melek göstererek) şu melek, Allahü teâlânın dağları emrine verdiği melektir. Kavmin hakkında ne dilersen ona emredebilirsin.” dedi. O melek (Mekke’nin iki tarafında bulunan Ebû Kubeys ve Kuaykıan dağlarını göstererek); “Yâ Muhammed! Eğer şu iki yalçın dağın Mekkeliler üzerine kapanıp birbirine kavuşmasını istersen, emret, kavuşturayım!” dedi. Peygamber Efendimiz; “Hayır! Ben âlemlere rahmet olarak gönderildim. Allahü teâlânın, bu müşriklerin sulbünden, yalnız Allah teâlâya ibadet eden ve Allahü teâlâya hiçbir şeyi ortak koşmayan bir nesil meydana çıkarması için duâ ederim.” buyurdu.
Bedir Savaşı’nda esir alınan kimseler, Eshâb-ı kirâmın (aleyhimürrıdvân) yanında kalıyorlardı. Mus’ab bin Umeyr’in kardeşi Ebû Aziz esirler arasında idi. O anlattı: “Ben de Medîneli bir Müslümanın evinde esir idim. Bana çok iyi davranıyorlar, sabah ve akşam yiyecekleri ekmeği bana veriyorlar, kendileri sadece hurma yemek mecburiyetinde kalıyorlardı. Onlardan birinin eline bir ekmek parçası geçse, doğruca bana getirip verirdi. Utandığımdan, ekmeği, getirene geri verirdim. Fakat o, ekmeği tekrar bana iade ederdi.”
Sevgili Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem Mekke’nin fethi günü Kâbe’ye girdiler. İki rekat namaz kıldılar. Bir müddet sonra Kabe’nin kapısının iki kanadından tuttular. Bütün Kureyşliler Mescid-i Haram’a dolmuşlar korku ile karışık ümit ile Peygamberimize bakıyorlardı. Peygamberimiz onlara “Ey Kureyş cemaati şimdi hakkınızda ne yapacağımı zannediyorsunuz” buyurdular. Onlar da “Biz senden hayır umuyor, hayır ümit ediyoruz. Çünkü sen kerîm kardeşsin. Bize galip geldin. Senden iyilik umuyoruz” dediler. Peygamber Efendimiz tebessüm buyurdular ve “Bugün(den sonra günahlarınızı yüzlerinize vurmak suretiyle benim tarafımdan) size bir kınama ve ayıplama yoktur. Allahü teâlâ sizi af ve mağfiret eylesin. Gidiniz, hürsünüz ve serbestsiniz.” buyurdu. Bu muazzam merhamet katı kalpleri yumuşatmış nefret hâlini muhabbete çevirmişti. Kureyşliler Müslüman olarak Eshâb-ı kirâm arasına katılmakla şereflendiler.