Şemseddîn Fenârî hazretleri Osmanlı Devleti’nin ilk şeyhülislâmıdır. İsmi Muhammed olup, “Molla Fenârî” diye meşhur oldu. 1350 (H.751) senesinde doğdu. Alâüddîn Esved, Şeyh Cemâleddîn Aksarâyî, Şeyh Hamîdüddîn-i Kayserî’den ve birçok büyük âlimden ders okudu. Mısır’a gidip, orada bulunan meşhûr Hanefî fıkıh âlimi Kemâleddîn-i Bâbertî’den ilim öğrendi. İlim tahsîlini tamamladıktan sonra Bursa’ya yerleşti ve talebe yetiştirmeye başladı. Burada “Somuncu Baba” diye tanınan Hâmid-i Aksarâyî hazretlerinden de ilim ve feyiz aldı. Sonra hacca gitti, bu sırada Medîne-i münevverede vefât eden, Şâh-ı Nakşibend’in halîfesi Muhammed Pârisâ’nın cenâze namazında bulundu. 1424 (H.828) yılında Sultan İkinci Murâd Hân, onu ilk şeyhülislâm olarak tâyin etti. Bu vazifeyi, adâlet ve hak üzere altı sene yaptı.
Bursa kadılığını da yürüten Molla Fenârî hazretleri, bir mahkeme esnâsında, Sultan Yıldırım Bâyezîd Hân’ın şâhidliğini dahî kabûl etmemiştir. Şöyle ki:
Mahkemede dâvâ konusu olan bir hâdisenin şâhidi olarak pâdişâhın da dinlenmesi îcâb etmişti. Kâdı Molla Fenârî, huzûrunda duruşmaya çıkan Pâdişâhın şehâdetini, İslâmiyetin aradığı şâhidlik şartlarından biri kendisinde bulunmadığı için reddetmişti. O da, namazlarda Pâdişâhın cemâatte görülmemesiydi. Çünkü dînimizde, cemâat ile namaz kılmayı terk edenin mahkemedeki şâhidliği makbûl değildir… Bunun üzerine Yıldırım Bâyezîd Han hemen oturduğu sarayın yanına bir câmi inşâ ettirerek, beş vakit namazı, cemâati hiç terk etmeden kılmağa başladı…
Şemseddîn Fenârî’nin ömrünün sonlarına doğru gözlerine perde geldi. Göremez oldu. Bir süre sonra, bir gece rüyâsında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz; “Tâhâ sûresini tefsîr eyle!” diye buyurdukta; “Yüksek huzûrunuzda, Kur’ân-ı kerîmi tefsîr etmeye gücüm olmadığı gibi, gözlerim de görmüyor” demişti. Peygamberlerin tabîbi olan Resûlullah efendimiz mübârek hırkasından bir parça pamuk çıkarıp, mübârek tükrüğü ile ıslattıktan sonra gözleri üzerine koydu. Molla Fenârî uyanıp, pamuğu gözlerinin üstünde buldu, kaldırınca, görmeye başladı. Allahü teâlâya hamd ve şükretti. Pamuk ipliklerini saklayıp, öldüğü zaman gözleri üzerine konmasını vasiyet etti. Gözlerinin açılmasının bir şükrânesi olarak, ikinci defâ hacca gitti. Bu esnâda Mısır’a ve Kudüs-i şerîfe de uğradı. Birçok âlim ile sohbet edip onlardan istifâde ederek döndü. 1431 (H.834) senesinde Bursa’da vefât etti…