Oruçla kavuştuğumuz nimetler…

Oruçta, sayılamayacak kadar çok faydalar vardır. Fakat biz orucu bu faydalar için değil, dinimizin emri olduğu için tutuyoruz…

 

 

 

Rabbimiz, bize neyi emretmişse, neyi yapmamızı buyurduysa mutlaka onda bizim maddi ve manevi faydalarımız vardır. Hangilerini haram kılmışsa, şüphesiz onlarda da pek çok zararlarımız vardır. Bugün anlamasak bile yarın, gün geçtikçe daha iyi anlayacağız. Biz bilemeyiz, o bilir…

 

Oruçta, sayılamayacak kadar çok faydalar vardır. Fakat biz orucu bu faydalar için değil, dinimizin emri olduğu için tutuyoruz. İlk önce, sıhhatimiz için oruç tutmalıyız.

 

(Oruç tutunuz sıhhat bulursunuz) hadis-i şeriftir. Oruç tutan sıhhat bulur. Bütün gün çalışan ve yorulan organlarımızı gece uyurken dinlendiriyoruz. Dinlenemeyen, istirahat edemeyen bazı organlar var; midemiz, bağırsaklarımız ve sindirim sistemimiz… Bunlar sürekli çalışırlar, dinlenmek nedir bilmezler. Tıka basa yiyip yatsak da, uyandığımızda acıktığımızı görürüz. Biz uyumuş kendimizden geçmişiz ama sindirim sistemimiz uyumamış, hep çalışmışlardır. Bu sürekli çalışma onları yıpratır ve yorar.

 

Uyurken gözümüz, kulağımız, elimiz, ayağımız ve beynimiz hep dinlenirler. Dinlenemeyenleri de hiç olmazsa senede bir ay yalnız gündüzleri olsa bile, oruç tutarak dinlendirme imkânını sağlamış oluruz.

 

Oruçlu iken kalbimiz de dinlenir, mide boş olunca rahat çalışır… Sıhhat yönünden bir diğer faydası da, karaciğerimizdeki gıda stoklarının erimesidir. Doktorların dediğine göre karaciğerimiz bir nevi zahire ambarıdır. Vücudumuzun muhtaç olduğu gıdaları ihtiyaç oldukça otomatik olarak, gerektiği kadar veriyor. Oruç tutmayanlar bu ihtiyaçlarını aldıkları gıdalarla sağladıklarından ciğerdeki stok gıdalara dokunulmuyor. Onlar da kala kala bayatlıyorlar, ihtiyaç duyulduğunda da pek iyi netice elde edilemiyor.

 

İlim ilerledikçe, oruç tutmanın sıhhatimiz için ne kadar iyi olduğu daha iyi anlaşılacak ve doktorlar reçetelerine ilaçlarla beraber ‘oruç’ da yazacaklar…

 

Sabretmeyi emir ve teşvik eden 70’ten fazla ayet-i kerime var, en büyüğü; rabbimiz sabredenlerle beraberdir, müjdesidir.

 

Sabretmek, insanlara mahsustur. Melekler sabretmezler, çünkü onlar yemez, içmez ve hasta olmazlar. Hayvanlarda da sabır söz konusu değildir. Çünkü onlarda akıl yok, sorumlu da değiller.

 

İnsanoğlu bu iki varlık arasındadır. Aklı var, melekler gibi, nefsi var hayvanlar gibi. Aklını üstün tutarsa melekleşmeye doğru yükselir, hatta onları da geçer. Çünkü melekler ister istemez iyidirler, ama insanlar nefsi ile mücadele sonunda yükselebilmiştir. Nefsi galip gelirse bu defa hayvanlaşmaya doğru alçalır, onlardan da daha aşağı iner. Çünkü hayvanlar sorumlu değillerdir.

 

Rabbine itaat etmeyen, haramlardan sakınmayanlar kıyamet günü, cehenneme sevk edildikleri zaman diyecekler ki: Keşke biz dünyaya insan olarak gelmeseydik; yılan olarak, akrep olarak gelseydik de bu şiddetli azaba uğramasaydık…

 

Yanmak çok zor, Allahü teala hepimizi muhafaza buyursun…

 

 

 

M. Said Arvas’ın önceki yazıları…




Kategori içindeki yazılar: Said Arvas