Mansûr Betâihî hazretleri büyük velîlerdendir. On üçüncü asırda Irak’ta Betâih denilen yerde yaşadı. Meşhûr evliyâ Muhammed Şenbekî hazretleri ve zamânının âlim ve velîlerinden istifâde ederek büyük bir velî oldu. Çok âlim ve velî yetiştirdi. Rıfâî yolunun büyüğü olan Seyyid Ahmed Rıfâî hazretlerinin dayısı ve hocası idi.
Hikmetli sözleriyle meşhûr oldu. Kendisine dünyâ sevgisi hakkında soruldu. O; “Dünyâyı tanıyan, fânî olduğunu anlayan, ona düşkün olmaz. Allahü teâlâyı tanıyan her şeyi bırakıp, O’nun rızâsını kazanmaya bakar. Nefsini tanımayan, bilmeyen büyük aldanış içindedir.”
“Dünyâlık olan her şey, senin dünyâyı terk etmen husûsunda aleyhindedir. Sana yardımcı olmaz. Şu üç sıfat velîlerin sıfatındandır. Sen bunlara iyi yapış: 1) Her hususta Allahü teâlâya dayanmak, tevekkül etmek. 2) Allah’a dayanıp, hiçbir şeye düşkün olmamak. 3) Her hâlükârda Allahü teâlâya yönelmek.”
“Tevekkül, bütün işleri Allahü teâlâya havâle etmektir.”
Gaflete düşmekten sakındırırdı. Bu hususta; “İnsanın müptelâ kılındığı en çetin şey gaflettir. Allahü teâlâ bir kulunu severse, onu gafletten korur” buyurdu…
Rızkından endişe eden kimsenin hâlini ise şöyle anlatmıştır: “Dîni ile Allah yolundadır. Fakat rızkı husûsunda Allah’a tevekkül etmemektedir. Böyle kimse bu hâlde Allah’a yönelmemiş, O’ndan kaçıyor demektir.”
Ahmed Rıfâî hazretleri onun hakkında şöyle anlatır: “Dayım Mansûr’dan işittim. Buyurdu ki:
-Seven dâimâ kendinde değildir. Bu kendinden geçme hâlinden çıkamaz. Çıkarsa hayret hâline girer. Hayretten kurtulursa, sarhoşluğa (kendinden geçmeye) döner.
Yine buyurdu ki:
-Yeryüzü Allah aşkını tatsaydı, bu aşk ve muhabbet sebebiyle bir ateş parçası hâline gelen meyveleriyle, yeryüzündeki ağaçlar alev alev tutuşur, dalları yapraksız kupkuru bir çubuk hâline gelirdi. Bu aşk ateşine, demir ve sarp kayalar, insandan daha dayanıklı ve tahammüllü değildir” buyurdu.
Vefâtı yaklaşınca hanımı; “Oğluna yerine vekil bırak” dedi. “Hayır, kızkardeşimin oğlu Ahmed Rıfâî’yi vekil bırakacağım” buyurdu, oğlunu ve yeğeni Ahmed’i yanına çağırıp; “Gidin bana biraz çiçek toplayıp getirin” dedi. Oğlu bir demet çiçek getirdi. Ahmed Rıfâî ise eli boş döndü. “Neden toplamadın?” diye sorunca; “Elimi uzattığım her çiçek Allahü teâlâyı tesbih ediyordu. Koparmaya kıyamadım” dedi. Hanımı bu hâli görünce, Ahmed Rıfâî’nin üstünlüğünü anlayıp ısrarından vazgeçti.
Vehbi Tülek