Kudüs, Filistîn’de bulunan, hem Mûsevîler ve Hıristiyânlar, hem de Müslümânlarca mukaddes kabûl edilen ve içerisinde Mescid-i Aksâ’nın da bulunduğu bir şehirdir.
Müslümânlar, İslâmiyetin ilk yıllarında [Mekke-i mükerreme döneminde 13 sene, Medîne-i münevvere devrinde de 16 ay], Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksâ’ya yönelerek namaz kıldılar. Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de Mîrâc’a giderken Kudüs’ten göğe yükseldi.
İbrâhîm aleyhisselâmın oğlu İshâk ve torunu Yâkub aleyhisselâm, içinde Kudüs şehrinin de bulunduğu Ken’ân diyârında yaşadılar. Allahü teâlânın emir ve yasaklarını, bu bölgenin insanlarına anlattılar.
Bir ismi de “İsrâîl” olan “Yâkûb” aleyhisselâm, oğlu Yûsuf aleyhisselâm Mısır’a Mâliye nâzırı olunca, diğer oğullarıyla birlikte, Kudüs’ün bulunduğu bölge olan Ken’ân diyârından ayrılıp Mısır’a gittiler ve oraya yerleştiler.
Hem Peygamber, hem de hükümdâr olan Dâvûd aleyhisselâm, Kudüs’te Mescid-i Aksâ’nın inşâsını başlattı. Mescidin temelini attı, bir adam boyu kadar yükselince, inşâatın tamamlanmasını, oğlu Süleymân aleyhisselâma vasıyyet etti.
Dâvûd aleyhisselâmın vefâtı üzerine, 12 veya 13 yaşında sultân, daha sonra Peygamber olan Süleymân aleyhisselâm, babasının hâzırlattığı temeller üzerine, Mescid-i Aksa’yı (Beyt-i Makdis’i) yedi yılda yaptırdı.
638 (H. 16) senesinde Hazret-i Ömer Kudüs’ü muhâsara etti. Hıristiyânlar cizye vermeyi kabûl ederek, Müslümânların himâyesine girdiler. Hazret-i Ömer’e, Kudüs’ün anahtarlarını bizzât kendileri teslîm ettiler. Böylece kendi devletleri olan Bizans’ın ağır vergi ve işkencelerinden, eziyet ve cefâlarından ve zulümlerinden kurtuldular. Çok kısa zamanda düşmân zannettikleri Müslümânlardaki adâlet ve merhameti açıkça gördüler. İslâmiyetin iyilik ve güzelliği emreden, insanları dünyâ ve âhiret seâdetine kavuşturan bir dîn olduğunu anladılar. En küçük bir zorlama olmadan bölük bölük, mahalle mahalle İslâmiyeti kabûl ettiler.
Kudüs’ü fethedip İslâm topraklarına katan Hazret-i Ömer (radıyallahü anh), İlya (Kudüs) ahâlîsine bir emân mektûbu verdi. Kudüs’e ilk yerleşen Müslümânlar Medîneliler oldular. Eshâb-ı kirâmdan Ubâde bin Sâmit (radıyallahü anh), Kudüs’ün ilk vâlî ve kâdısı oldu.
Hazret-i Osmân’ın halîfeliği sırasında, Kudüs’ün zengin sebze tarımından elde edilen geliri, fakîr halk için tahsîs edildi.
Emevîler devrinde, Hazret-i Muâviye, ilk olarak burada halîfe olarak tanındı. Emevî halîfelerinden Abdülmelik bin Mervân, Peygamber Efendimizin Mîrâc’a yükselirken, üzerine bastığı ve üzerinde mübârek ayak izi bulunan Hacer-i muallakın üzerine Kubbetüs-sahra Câmii’ni yaptırdı. [Konumuza inşâallah yarın da devâm edelim.]
Prof. Dr. Ramazan Ayvallı