“Muhabbetin şartlarına son derece dikkat edin”

“İmân ve muhabbet birliktedir. Allahü teâlânın rızâsı için her ikisi de mutlaka lâzımdır.”

 

İbrâhim Sıdkı Efendi Kıbrıs’ta yetişen velîlerdendir. On dokuzuncu asırda yaşadı. Tahsil için Anadolu’ya gelip zamânın âlimlerinden ilim öğrenen İbrâhim Efendi, tahsîlini tamamladıktan sonra Kıbrıs’a döndü. Çok talebe yetiştirdi Kıbrıs’ın Baf kasabasında vefat etti. Çok kerametleri görüldü.
Bir gün Mekke’den birisi gelip; “Hacı İbrâhim Sıdkı Efendi nerede oturuyor?” diye sorunca, oradakiler; “İbrâhim Efendi henüz daha hacca gidemedi” dediler. O gelen zât; “Nasıl olur tavâfta, sa’yda, şeytan taşlamada, Mina’da hep berâberdik” dedi. İbrâhim Efendi Allahü teâlânın izni ile bir anda Mekke’ye gidip hac farîzasını yerine getirip dönmüştü.
İbrâhim Sıdkı Efendi, huzûruna gelen gayr-i müslimler için ayağa kalkmazdı. Kıbrıs’a gelen bir İngiliz vâli bu durumu işitince; “Ben gideyim, benim için ayağa kalkmasın da görelim” dedi. Medreseye gidip; “Bakın bakalım İbrâhim Efendi odasında mı?” diye söyleyince, talebeleri; “İçeride oturuyor” dediler. Vâli birden odaya girdi. Ayakkabıları eşikte olduğu hâlde İbrâhim Efendi odasında yoktu. Odaya girip oturduktan sonra İbrâhim Efendi odaya girdi. Vâli onun için ayağa kalkmak mecburiyetinde kaldı…

Talebelerine nasîhat ederek buyurdu ki: “Ey kardeşlerim! Kur’ân-ı kerîm öğrenip, okumaya devâm ederek emir ve yasaklarını gözetiniz. Bir misâfir geldiğinde evinizde ağırlayıp, hemen ne var ise hazırlayıp ikrâm ve hizmet ediniz. Birbirinizle dost olunuz. Birbirinizle muhabbetli olunuz. Sakın düşmanlık edip nifâka sürüklenmeyiniz. Birbirinizden uzak düşer parçalanırsınız. Bu iki parmağımın yan yana durması gibi îmân ve muhabbet birliktedir. Allahü teâlânın rızâsı için her ikisi de mutlaka lâzımdır. Muhabbetin şartlarına son derece dikkat ediniz. Din kardeşlerinizi seviniz. Yakındayken de, gıyâbında da seviniz, sevişiniz…

Şu üç grup insan aslâ iflâh olmaz, salâh ve seâdete kavuşamaz: Allahü teâlânın kendisine bahşettiği nîmetleri onun lâyık kullarından esirgeyip cimrilik yapanlar. Hak teâlâya ibâdet edip de sonra bundan şikâyet edenler. Bunlar; ‘Eğer benim ibâdetimin Hak teâlâ indinde değeri olsaydı ve kabûl görseydi, ben bu dünyâda berhüdâr olur, murâdıma ererdim’ diye düşünüp üzülenler ve bu yüzden mahrum kalanlardır. Üçüncüsü ise, tembellik ve gevşeklikleri yüzünden ibâdet, hizmet ve tâatten zevk alamazlar, bu sebeble bunları tam yapamaz, yerine getiremezler.”


Vehbi Tülek

Kategori içindeki yazılar: Vehbi Tülek