Kalbin en ağır hastalığı, Allah’tan başkasına bağlanmasıdır. Her ne Allahü teâlâya bağlanmasına engel oluyorsa mabudu o olur!
Geçenlerde şöyle bir sualle karşılaştım: “Tasavvuf büyüklerinin, (Maksudun yani arzu ettiklerin, mabudun olur) sözü ne demektir? Bir kimsenin arzusu ev almak ve evlenmekse, mabudu bunlar mı oluyor?”
Kalbin en ağır hastalığı, Allah’tan başkasına bağlanmasıdır. Neye bağlanıyorsa yani her ne Allahü teâlâya bağlanmasına engel oluyorsa mabudu o olur. Aslında onun mabudu, tapındığı şey, kendi nefsidir.
İmam-ı Rabbani hazretleri bu hususta buyuruyor ki:
Bir insanın maksudu, arzusu, teveccüh ettiği, özendiği, sağ kaldıkça ele geçirmek istediği ve ele geçirmek için, her zillete, alçalmaya katlandığı, hiç vazgeçmediği şeyse, bu maksudu, mabudu olur, yani arzu ettiği şey mabudu olur, arzusuna ibadet etmiş olur; çünkü ibadet, zilletin, son derecesidir. Allahü teâlâdan başka mabud tanımamak için, Ondan başka maksud, Ondan başka murat olmamak lazımdır. Bunun için de, (La ilahe illallah) derken, Ondan başka maksud olmadığını bilmek lazımdır. Bu manayla, bu kelimeyi o kadar çok tekrar ederler ki, hiçbir maksudları kalmaz. Ondan başka bir şey arzu edilmez. Böylece, başka mabudumuz yoktur sözleri doğru olur ve çeşitli ilahlardan kurtulmuş olurlar. Ondan başka maksud bırakmamak suretiyle, Ondan başka mabud bırakmamaya kavuşmak, imanın kâmil olması için şarttır ve evliyaya mahsustur. İnsanın, kendinde bulunan mabudlarından kurtulmasına bağlıdır. Nefs, itminana kavuşmadıkça, bu derece ele geçmez. İslam dininin esası, temeli, kolaylık, hafiflik ve kulları zahmetten, yorulmaktan kurtarmaktır; çünkü insanlar zayıf, nazik yaratılmıştır.
Bunun için, İslamiyet diyor ki, bir kimse, maksadına kavuşmak için, Allah göstermesin İslamiyet’in dışına çıkarsa, [bir farzı bırakır, bir haram işlerse, mesela namazı, orucu bırakır veya içki içerse], bu maksudu, onun mabudu olur, ilahı olur. Maksudu için İslamiyet’in dışına çıkmazsa, onu ele geçirmek için, haram işlemezse, İslamiyet, o maksudu reddetmez, menetmez ve onu maksud bilmez. Onun maksudunun yine yalnız Allahü teâlâ ve Onun dinini gözetmek olduğu anlaşılır. O maksuda karşı, o kimsede, yaradılış icabı, bir arzu hâsıl olmuştur; fakat bu arzusu, İslamiyet’e olan arzusunun miktarına yetişememiştir. (c.3, m.3)
Demek ki bir şeyi yaparken ihlasla, Allahü teâlânın rızası için yapıyorsak, o şey mabudumuz olmaz. Mesela, haramlardan kurtulmak, dinini daha iyi yaşayabilmek için evlenen kimsenin evliliği, onun mabudu olmaz.
[İhlas, her işte Allahü teâlanın rızasını gözetmek, kötülükleri gizlediği gibi, iyilikleri de gizlemek, övülünce sevinmemek, kötülenince üzülmemek, riyadan uzak olmaktır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (İhlas ile amel etmek, az da olsa yetişir.)]