“Mahşer” kıyâmet gününde bütün mahlûkâtın (bütün canlıların) yeniden dirildikten sonra hesap için toplanacakları yerdir.
Âhıretle ilgili bazı önemli terimler vardır. Bunlardan “Mahşer”, “Arasât Meydânı”, “Mevkıf”, “Sırât”, “Mîzân”, “Arş”, “Kürsî”, “Illiyyîn”, “Havz”, “Haşr” ve “Neşr” gibi terimler ne demektir? Bunları, bugünden itibâren, birkaç makâle hâlinde ele almak istiyoruz inşâallah.
“MAHŞER”: Haşr olunacak, toplanılacak yerdir. Kıyâmet gününde bütün mahlûkâtın (bütün canlıların) yeniden dirildikten sonra hesap için toplanacakları yerdir. “ARASÂT MEYDÂNI” ve “MEVKIF” da denilir.
“Allahü teâlâ, Hacer-i esvedi, kıyâmette, Mahşer meydânına getirecek, onun göreceği iki gözü, konuşacağı bir dili olacak ve kendisine istilâm yapanlara (el sürüp, öpenlere, selâm verenlere) hakkıyla şâhitlik yapacaktır.” (Hadîs-i şerîf-Fethul-Bârî)
“Kıyâmet günü, bütün canlılar, mahşer yerinde toplanacaklar, her insanın amel defterleri uçarak sâhiblerine gelecektir. Bunları, yerleri, gökleri, zerreleri, yıldızları yaratan, sonsuz kudret sâhibi Allahü teâlâ yapacaktır. Bunların olacağını, Allahü teâlânın Resûlü (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) haber vermiştir. O’nun söyledikleri muhakkak doğrudur. Elbette hepsi olacaktır.” (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)
Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruldu ki:
“(Yâ Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem!) Biz sana kevseri verdik. (Kevser sûresi: 1)
İslâm âlimleri, “kevser”den murâdın ne olduğu, ne kastedildiği hakkında şunları bildirmektedirler:
1. İçinde bütün lezzetlerin bulunduğu ve Cennet nehirlerinin en üstünü olan nehir. Peygamber Efendimiz, hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurdular: “Kevser, Cennet’te bir nehirdir. İki kenârı altından, mecrâsı (aktığı yer) inci ve yâkûttan, toprağı miskten hoş, suyu baldan tatlı ve kardan beyâzdır.
2. Kıyâmet günü, Sırât köprüsünden geçtikten sonra, Peygamber Efendimizin ve ümmetinin yanına gelecekleri havz. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Benim havzım bir aylık mesâfedir. Suyu, sütten daha beyâz, kokusu miskten daha hoş, bardakları gökteki yıldızlar kadardır. Ondan içen, bir daha hiç susamaz.”
“SIRÂT KÖPRÜSÜ”: “Cennet’e geçilmek üzere, Cehennem üzerine kurulmuş, mâhiyeti kesin bilinmeyen köprü.” Buna, yalnız “SIRÂT” da denir.
Ehl-i sünnet âlimleri, Sırât köprüsünün hak olduğunu, naslarla ispat etmişlerdir. Kur’ân-ı kerîmde meâlen, “Onları, Cehennem Sırâtına [Sırât köprüsüne] götürüp hapsedin! Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir” buyuruluyor. (Sâffât, 23-24)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Herkesten önce ben ve benim ümmetim, Sırât köprüsünden geçeriz. Sırât üzerinden geçerken, Peygamberlerden başkası bir şey söyleyemezler. Onlar da; ‘Yâ Rabbî! Ümmetlerimize (bize îmân edenlere) selâmet (kurtuluş) ihsân eyle (ver)’ derler.” (Hadîs-i şerîf-Tezkire)
“İyi kötü herkes [Cehennem üzerine kurulmuş Sırât’tan] geçerler. İbrâhîm aleyhisselâma âteşin serin olduğu gibi, yalnız mümine, serin ve selâmet olur. Cehennem, ‘Müminin nûru nârımı söndürüyor’ diye bağırır. Bundan sonra Allahü teâlâ, takvâ ehlini kurtarır; zâlimleri ise, orada yüzüstü bırakır.” [İbn-i Mâce]