“Derviş o kimsedir ki, kendisine ihtiyâcını söyleyen hiç kimseyi mahrum etmez, ihtiyaçlarını karşılar.”
Şeyh Mustafa Bekrî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. 1688 (H.1099) senesinde Kudüs’te doğdu. Abdülganî Nablüsî hazretlerinin derslerini tâkib ederek, ileri gelen talebelerinden oldu, tefsîr ve hadîs ilimlerinde derin bilgilere sâhib oldu. Tasavvuf yolunu, Halvetiyye yolunun büyüklerinden Şeyh Abdüllatîf Halebî’den öğrendi. Birçok beldelere gitti. İstanbul, Şam, Mekke, Kudüs ve sonunda Kâhire’ye gitti ve burada 1749 (H.1162) senesinde vefât etti.
Sohbetlerinde şöyle buyurdu:
“Derviş o kimsedir ki, kendisine ihtiyâcını söyleyen hiç kimseyi mahrum etmez, ihtiyaçlarını karşılar.”
“Kurtuluş; sâlihlerin, büyüklerin sohbetindedir. Bir kimse her ne kadar kötü de olsa, büyüklerin sohbetinde bulunmak onu kurtarır ve yükseltir. Sâlihlerin sohbetine devâm eden kimse iyi bir kişi ise, kısa zamanda olgunlaşıp yükselir.”
“Hakîkat ehli olmak için şu on şarta uymak lâzımdır: 1. Tam bir mârifete sâhip olup, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak. 2. Hiç kimseyi incitmemek ve hiç kimse hakkında kötülük düşünmemek. 3. Dâimâ hak yolu gösterip, insanlarla hep faydalı şeyler konuşmak. 4. Tevâzu sâhibi olmak. 5. Uzlet. 6. Bütün Müslümanları iyi bilip, kendini herkesten aşağı görmek. 7. Rızâ, kadere râzı olmak ve teslimiyet. 8. Sabır ve tahammül. 9. Yanıp erimek, acz ve niyâz içinde olmak. 10. Kanâat ve tevekkül üzere olmak.”
“Rabbini tanıyıp seven kimse, her ân O’nun aşkıyla kendinden geçer. Ancak Allahü teâlânın zikri ile ayakta durur ve yürüyebilir. Çünkü o, Allahü teâlânın azameti karşısında kendini unutmuş, kaybetmiştir.”
“Rabbini tanıyıp seven kimse, her ân O’nun aşkıyla kendinden geçer. Ancak Allahü teâlânın zikri ile ayakta durur ve yürüyebilir. Çünkü o, Allahü teâlânın azameti karşısında kendini unutmuş, kaybetmiştir.”
“Allahü teâlâyı tanıyan, O’ndan bir şey istemediği gibi, herhangi bir arzuya sâhib olmaz. O’nu tanımayanlar bunları anlamaz. Diğer bir nokta ise, açgözlülüğü, tamahı bırakmaktır. Tamahı bırakan, istediği şeylere kavuşur. Allahü teâlâ böyle kimseler hakkında; (İsteklerine gem vuran, Cennet’e girer) buyurdu. Kalbini Allahü teâlâdan çeviren ve aşırı isteklere düşen, belâ kefenine sarılır ve pişmanlıklar mezârına gömülür. Aşırı isteklerini bırakıp, kalbini Allahü teâlâya çeviren, af kefenine sarılır ve kurtuluş mezârına gömülür. Allahü teâlânın istediğini kabûl eden, O’nun korumasına kavuşur.”