Kur’ân-ı kerime çok hürmet etmelidir…

Kur’ân-ı kerimdeki yazılar, Allahü teâlânın kelamına delalet etmektedir.

 

 

 

İzzeddîn bin Abdüsselâm hazretleri Mısır’daki evliyanın büyüklerinden ve Şâfiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. Sultân-ül-Ulemâ ismiyle şöhret buldu. 1182 (H.578) senesinde doğdu. İbn-i Asâkir, Âmidî ve birçok âlimden ilim öğrendi. Berekât bin İbrâhim’in sohbetlerine devam etti. Şam’da ders verdi. Tekrar Kahire’ye gitti. İzzeddîn bin Abdüsselâm, Mısır’a gelmeden önce, fıkhi konularda fetvaları sadece Abdülazîm Münzirî verirdi. İzzeddîn bin Abdüsselâm, Mısır’a gelince, Abdülazîm Münzirî fetva vermedi. Kendisinden fetva isteyenleri, İzzeddîn bin Abdüsselâm’a gönderdi. 1262 (H.660) senesinde Kahire’de vefat etti. Kur’ân-ı kerimin mahluk olduğunu söyleyen itikatları bozuk kimseler vardı. İzzeddîn bin Abdüsselâm’ın bunlara yazdığı akaid yazısı şöyledir:

 

Allahü teâlâya hamdolsun ki, O, İzzet, Celâl, Kudret, Kemâl, İnâm ve İfdâl sahibidir. O birdir, Samed’dir (Her yaratığın muhtaç bulunduğu eksiksiz bir mâbûddur). Doğmamış ve doğurulmamıştır. O’nun benzeri yoktur. Cisim ve sınırlı değildir. Hiçbir şeye benzemez. Hiçbir şey de ona benzemez. Mahlukatı ve amellerini o yaratır. Mahlukların rızıklarını ve ecellerini o takdir etmiştir. Ondan gelen her nimet, onun fadl ve ihsanıdır. Onun verdiği her ceza da, adaletidir. Allahü teâlâ, bid’at ehlinin söyledikleri hâllerden berîdir. Arş, Allahü teâlâyı taşımaz. Bilakis Arş da, Hamele-i Arş da (Arş’ı taşıyan melekler de) onun kudretinin lütfu ve ihsanı ile taşınırlar. Allahü teâlânın ilmi her şeyi kuşatmıştır. Onun ilminin haricinde hiçbir şey yoktur. Hatırlarda ve gönüllerde bulunan düşünceleri, zihin faaliyetlerini bilir. O hayy’dır. İrade edicidir. Semî, işitici, Basîr, görücü, Alîm, Kâdir’dir, kudret sahibidir. Harf ve ses olmadan, ezelî ve kadîm kelamı ile konuşucudur. Kur’ân-ı kerim yazılarına çok hürmet etmek lazımdır. Çünkü bunlar, Allahü teâlânın kelamına delalet etmektedir. Nitekim Allahü teâlânın isimlerine hürmet edilmesi de, bu isimler, onun zatına delalet ettiği içindir. Aynı şekilde, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymayı temin eden, Allahü teâlâyı hatırlatan kimse ve şeylerin büyüklüğüne inanmak ve ona hürmeti gözetmek lazımdır. Bu sebeple de peygamberlere (aleyhimüsselâm), âbidlere, salihlere ve Kâbe-i muazzamaya hürmet etmek lazım gelmektedir.

Kategori içindeki yazılar: Vehbi Tülek