Kısa bir İstanbul seyâhati…

8 Ekim 2023 Pazar günü, “İhlâs Vakfı Emîr Sultân Yurdu”nun organize ettiği, sâdece erkeklere mahsûs, günübirlik, “Baba-Oğul, Dede-Torunİstanbul Seyâhati”ne âcizâne ben de katıldım. Emeği geçen kardeşlerimize, ben de, ayrı ayrı teşekkür ediyorum. [Daha önce de sâdece hanımlara mahsûs seyâhat yapıldığı bilgisini de aldım.]

Türkiye’nin her tarafından gelen misafirlerle (125 kişi), 5 minibüsle, deryâdan damla misâli birkaç yer gezildi. Ayasofya-i Kebîr Câmii, Sultân Ahmed Câmii, Yeraltı Câmii, Arab Câmii, Mehmed Emîn Tokâdî Türbesi, Kaşğârî Câmii, Eyyûb Sultân Câmi ve Türbesi ziyâret edilen yerler arasındaydı. Buralar hakkında, misafirlere, âcizâne bendeniz kısa kısa bilgiler vermeye çalıştım…

Bilindiği üzere, İstanbul’da câmiler, medreseler, kütüphâneler, türbeler, aşevleri, hamâmlar, saraylar, çeşmeler, konaklar, surlar, kemerler, kervânsarâylar vesâire yüzlerce-hattâ binlerce gezilecek-görülecek mekân var.

Türkiye gazetesi ile promosyon olarak verilen “İstanbul Evliyâları” isimli 2 cildlik eserde [478+478 sayfa] (77+107=184 biyografi) var.İstanbul’da yatan pekçok Sahâbe, Ulemâ ve Evliyâ türbesi var. 29 Osmânlı Sultânı, pekçok sadrazam, vezîrler, daha birçok meşhûr zât İstanbul’da yatıyor. İstanbul anılınca, hemen hâtıra Eyüp Sultân, Peygamber Efendimizin süt kardeşi Şeybetü’l-Hudrî gibi Sahâbe-i kirâm gelir ve yine Murâd-ı Münzevî, Mehmed Emîn Tokâdî, Abdülfettâh-ı Akrî, Azîz Mahmûd Hüdâyî, Sünbül Efendi, Merkez Efendi, Beşiktâşlı Yahyâ Efendi gibi nice büyük zâtlar da hâtıra gelmektedir.

Peygamber Efendimiz, İstanbul’u fethedecek kumandânı ve orduyu, asırlar öncesinden müjdelemiştir. Bu müjdeye lâyık olabilmek için, milyonlarca Müslümân İstanbul yollarına düşmüştür. [İstanbul’un fethini müjdeleyen hadîs-i şerîf hakkında, Fakültemizden emekli bir hadîs profesörü arkadaşımız, Ahmed İbn-i Hanbel hazretlerinin “Müsned”i, Ebû Abdillah el-Hâkim en-Neysâbûrî’nin “el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn”i, İmâm Buhârî’nin “et-Târîh”i başta olmak üzere, 19 kaynak zikretmiştir. İstanbul İlâhiyât’taki diğer bir hadîsçi meslektaşımız ise kaynakları 24’e ulaştırmıştır.]

İstanbul hakkında, onlarca-yüzlerce ilâhî, kasîde, gazel, şiir, şarkı, türkü söylenmiş; kitap ve makâle yazılmış; pekçok araştırma yapılmıştır. [Şiir Antolojilerine bakılacak olursa, İstanbul hakkında yüzlerce şiir yazıldığını görürüz.]

Şâir Nedîm, şu şiiri boşuna söylememiştir: “Bu şehr-i Stanbûl ki/Bî-misl ü behâdır/Bir sengine yekpâre/Acem mülkü fedâdır.”

Türkmenlerin bir atasözü var: “İstabul’u görmegen, âleme gelmegen” diyorlar.

Dârulfünûn müderrislerinden Seyyid Abdülhakîm Efendi “İstanbul’un kulübesi, Anadolu’nun köşkünden evlâdır” demektedir.

Onun talebesi Sultânüş-şuarâ Necip Fâzıl Kısakürek de “Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyâr” demiştir.





Prof. Dr. Ramazan Ayvallı

Kategori içindeki yazılar: Ramazan Ayvallı