İki Çeçen gelir ve Şeyh Şâmil’in annesine Rusların yaptığı zulmü anlatır. Kadıncağız, oğlundan Ruslarla bir anlaşma yapmasını ister…
Bugün, Ruslara karşı Kafkasya’yı ayağa kaldıran mücâhid, nam-ı diğer “Kafkas Kartalı” Şeyh Şamil’in vefat yıl dönümü…
Şeyh Şamil, yirmi sene kahramanca cihad yaparak, Rus ordularını perişan etti. Ancak o günlerde Osmanlı idâresi Alî ve Fuad Pâşa’nın ve bunların yetişdirdiği masonların ellerine kalmıştı. Bunlar da, İngilizin siyâsetine göre hareket etdiler. Dağıstanlı Şeyh Şâmil, cihâd yaparken seyirci kaldılar. Rus kuvvetleri, Anadolu’dan gelen silâh ikmâl yollarını kesince dayanma güçleri kalmadı ve 6 Eylül 1859’da teslim olmak mecbûriyetinde kaldı… Daha sonra müsaade edildi ve İstanbul üzerinden hacca gitti. 1871’de Medîne’de Hakk’ın rahmetine kavuşan Şeyh Şâmil, Cennetü’l-Bakî Kabristanı’na defnedildi…
***
İmam Şeyh Şâmil, cihâd hareketinin hızını kesmeden devâmı için kânunlar koymuştu. Bilhassa Ruslarla anlaşma yapılmasını teklif edenlerin cezâlandırılacağını bildirdi. Durum böyleyken iki Çeçen’den Rusların Müslüman köylerine yaptığı zulüm ve işkenceleri dinleyen Şeyh Şâmil’in annesi, oğlundan Ruslarla bir anlaşma yapmasını istedi. Bu sözle beyninden vurulmuşa dönen İmâm Şâmil, nâibleriyle görüştükten sonra şu kararı verdi:
-Muhterem anama yüz sopa vurulacaktır!..
Omuzları çökmüş, yaptığı hatânın üzüntüsüyle rengi solmuş bir hâlde oğluna bakan anne ise şöyle dedi:
-Oğlum! Allahü teâlânın emrinden kıl ucu kadar ayrılırsan emzirdiğim sütü helâl etmem! Gaflette bulunarak söylediğim sözlerin cezasını şimdiden kabul ediyor, adâletten zerre kadar şaşmamanı diliyorum!..
Herkes dehşet içerisinde, gözleri yaşlı bu ananın kaç sopaya dayanabileceğini düşünürken, İmâm’ın, anasının yanına varıp diz çöktüğünü, sonra da ellerine sarılıp öptüğünü gördüler. Anasıyla helâlleşen Şeyh Şâmil, Dargalılara dönerek şöyle dedi:
-Anamın bu meselede, merhâmetinin çokluğu sebebiyle başkalarına şefâat etmesinden başka hiçbir hatâsı yoktur. Bu yaptığı hatânın cezâsını da mânevî olarak şu âna kadar çektiği ızdıraplarla ödemiştir. Maddî cezâyı da onun her şeyine vâris olduğumdan ben çekeceğim!..
Herkes yerinde donmuş bir vaziyette beklerken sırtını açtı ve vazîfelilere dönüp;
-Emri yerine getirmekte bir an bile tereddüt edip, elleri titreyenlere yazıklar olsun! Bütün gücünüzle vurmanızı emrediyorum, dedi.
Her sopa darbesiyle sırtı morarıp, kanlar içinde kalan şanlı mücâhid, sayı yüze tamamlandığında, Allahü teâlânın, kendisine verdiği sabır ve metânet için şükür secdesine vardı… Ruhu şad olsun…