Küfr-i inâdî ile mürted olanların, tövbe etmeleri için Kelime-i şehâdeti söylemeleri kâfi değildir. Küfre sebep olan şeyden de tövbe etmeleri lâzımdır.
Birkaç haftadır günâhlar, sağâir, kebâir ve tevbe (tövbe)… gibi konulardan bahsediyoruz. Bugünkü ve bundan sonraki birkaç makâlemizde ise, küfür (kâfir olmak), irtidâd etmek, yeniden îmâna gelmek… gibi konulardan bahsetmek istiyoruz inşâallah.
Lügatte (sözlükte), “örtmek, kapamak, hakkı örtmek” manâlarına gelen “Küfr (Küfür-Kâfir olmak)”; ıstılâhta (bir terim, deyim, tabîr olarak): “Hakk’ı inkâr etmek, dînde bilinmesi ve inanılması zarûrî olan şeyleri ve ahkâm-ı şer’iyyeden (dînî hükümlerden) tevâtüren (toplulukların bildirdikleri, kesin olarak) bildirilenleri inkâr etmek ve dînden olduğu herkesçe bilinen bir şeyi kabul etmemek” anlamlarında kullanılmaktadır. Küfürden, kâfir olmaktan, çok, hem de pekçok korkmak lâzımdır.
Küfrün çeşitleri vardır:
1- “Küfr-i İnâdî”: “Bilerek, inâd ederek kâfir olmak, küfr-i cühûdî.”
Küfr-i inâdî ile mürted olan(dinden çıkan)ların, tövbe etmeleri için yalnız Kelime-i şehâdeti söylemeleri kâfi değildir. Küfre sebeb olan şeyden de tövbe etmeleri lâzımdır.
Erkek veyâ kadın bir Müslümân, âlimlerin söz birliği ile bildirdikleri bir sözün veya işin küfre sebeb olduğunu bilerek, ciddî olarak veyâ hezl, yâni güldürmek için, şaka olarak söylerse veya yaparsa, mânâsını düşünmese dahi, küfr-i inâdî olduğu için îmânı gider. (Hâdimî-Berîka)
2- “Küfr-i Cühûdî (İnkârî)”: “Allahü teâlâya, Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmiş, inanılması lâzım olan şeylere inanmamakta bilerek inâd etmek.”
Küfr-i cühûdî, kibir, mevkı sâhibi olmayı sevmek veya ayıplanmaktan korkmak gibi sebeplerden hâsıl olur. Fir’avn’ın ve ona tâbi olanların küfürleri böyle idi. (Muhammed Hâdimî-Berîka)
3- “Küfr-i Cehlî”: “İşitmediği, düşünmediği için, Allahü teâlâya ve inanılması lâzım olan şeylere inanmamaktır.”
4- “Küfr-i Hükmî”: “İslâmiyet’in îmânsızlık küfür alâmeti dediği sözleri söylemek ve işleri yapmak.”
“Akıllı, bilgili, edebiyâtçı olduğunu göstermek için veya yanındakileri güldürmek, hayrete düşürmek, sevindirmek veya alay etmek için söylenen sözlerde küfr-i hükmîden korkulur. Gazab, kızgınlık ve hırs ile söylenen sözler de böyledir. Bunun için insan, sözlerinin ve işlerinin nereye varacağını iyi düşünmelidir. Her şeyde dînini kayırmalıdır.” (Muhammed Hâdimî-Berîka)
5- “Küfr-i Nifâkî”: “Diliyle îmân ettiğini söyleyip, kalbiyle inkâr etmek; inanmamaktır. Küfr-i nifâkî üzere ölen kimse affedilmez, bağışlanmaz.” (Vâhidî)
Küfr-i nifâkî üzere olanın, inkârı gizli olduğundan, namazların sûretini yerine getirir. Böyle olanın sûretâ (görünüşte) olan îmânı, Allahü teâlâ indinde, nezdinde, katında mûteber değildir. (İmâm-ı Rabbânî)
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîminde buyurmuştur ki (meâlen):
“İçinizden kim irtidâd eder de, kâfir olarak ölürse, yaptığı (iyi) işler dünyâda da, âhirette de boşa gidecektir. Onlar o ateşin (Cehennem’in) arkadaşlarıdırlar. Onlar, orada, (bir daha çıkmamak üzere) ebedî (sonsuz) kalıcıdırlar.” (Bakara sûresi, 217)