Mi’râc hadîslerinde sevgili Peygamberimiz, “Yükseğe çıkarıldım” buyurduklarından, bu hâdise “mi’râc hâdisesi” diye anılmıştır.
İslâm dîninde özel yerleri bulunan “Üç Aylar”ın 1.si, “Harâm Aylar”ın 2.si, “Hicrî-Kamerî Sene”nin de 7. ayı olan, “mürecceb, mu’azzam, muhterem, kıymetli” demek olan ve Âdem aleyhisselâmdan beri de kıymetli olan “Recebü’l-ferd”deki çok kıymetli 2 geceden 2.si olan “Mi’râc Gecesi”ni de inşâallah yarın idrâkle şerefleneceğiz.
Allahü teâlâ, aslında kullarının çok ibâdet yapmaları, duâ ve tevbe etmeleri için böyle gece, gün ve ayları birer sebep kılmıştır.
İşte “bereketli, feyizli, hayırlı, faydası bol” demek olan “mübârek” sıfatıyle sıfatlanan ve İslâm dîninde çok kıymet verilen on geceden biri olan “Mi’râc Gecesi”, Recep ayının 27. gecesidir ki, Sevgili Peygamberimizin “İsrâ” ve “Mi’râc” mu’cizesiyle şereflendiği, Allahü teâlâ ile konuştuğu bir gecedir.
Peygamberimizin, Cebrâîl aleyhisselâmla birlikte, Mekke-i mükerremedeki amcasının kızı olan Ümmü Hânî’nin evinden Mescid-i Harâma [yürüyerek], oradan Kuds-i şerîfteki Mescid-i Aksâya [Burâk isimli bir hayvânla], oradan Sidre-i Müntehâya [Mi’râc denilen bir vâsıtayla] ve oradan da [tek başına Refref denilen başka bir vâsıtayla] bizlerin bilemeyeceği yerlere olmak üzere 4 safhası bulunan bu mu’cizesinin “İsrâ” kısmı, Kur’ân-ı kerîmde “İsrâ” sûre-i celîlesinin 1. âyet-i kerîmesinde zikir buyurulduğu için, bu kısmı inkâr, İslâm âlimlerince küfür sayılmıştır…
Sevgili Peygamberimiz, Allahü teâlâ tarafından vâkı’ olan da’vet üzerine “melekût âlemini, kâinâtın hârikalarını seyir ve temâşâ için”, gecenin muayyen bir sâatinde, Mekke’den Kudüs’e götürülmüş, oradan da göklere, bilinmeyen yerlere yükseltilmiştir.
Sevgili Peygamberimizin Mescid-i harâm ve Mescid-i aksâ arasındaki seyâhati, geceleyin vukû’ bulduğu için, bu olaya, “gece yolculuğu yaptırılması” ma’nâsında “İsrâ” denilmiş, bu mübârek kelime, aynı olayı anlatan âyetle başlayan “İsrâ” sûresinin de adı olmuştur.
“Mi’râc” ise “merdiven” ve “yükseğe çıkmak” gibi ma’nâlara da gelmekle beraber, Resûl-i Ekrem Efendimizin, “varlık ufuklarının üstüne, yüce makâmlara yükseltilmesi” demektir.
Nitekim mi’râc hadîslerinde sevgili Peygamberimiz, “Yükseğe çıkarıldım” buyurduklarından, bu hâdise “mi’râc hâdisesi” diye anılmıştır.
Bu “mu’cize”yi, zaman ve mekân mefhûmlarıyle açıklamak ve akıl ile îzâh etmek mümkün değildir. İlâhî kudretin ve Peygamberlik mertebesinin ne demek olduğunu idrâk edebilenler, bu hâdisede bir garîplik görmezler. Allah ve Resûlüne inananlar, mu’cizelere de inanırlar. Peygamber Efendimiz buyurdu ki:
“Receb ayında bir gece ve bir gün vardır ki, bir kimse o gece namaz kılsa, ibâdete devâm eylese, gündüzünde de oruç tutsa, kendisine bir senenin bütün günlerini oruç tutmuş, bütün gecelerini ibâdetle geçirmiş gibi sevâb verilir. O gün, Recebin 27. günüdür.”