Şeyh Îsâ hazretleri Anadolu’da yetişen evliyânın meşhurlarındandır. 1447 (H.851) senesinde Akhisar’da doğdu. 1530 (H.937) de vefât etti. Bir müddet Akhisar’da tahsil gördükten sonra Bursa’ya gidip medrese tahsilini tamamladı ve icâzet aldı. Alaşehir’e gidip Bayramiyye şeyhi Cânullah Efendiye, Kayseri’ye gidip Şeyh Kâsım Efendiye intisab etti. Akhisar’a dönüp talebe yetiştirdi.
Sohbetlerinde buyurdu ki: “Her kim günde üç kere ‘Allah’ım, Muhammed ümmetini ıslâh et’ diye duâ ederse âbidlerden sayılır.”
“Kim kibirli olur, kendini büyük görürse Allahü teâlâ onu yere vurur; kim Allahü teâlâ ile münâzea ederse (karşı gelirse) Allahü teâlâ ona gazâb eder. Kim Allahü teâlâya tevekkül eder O’na sığınır ve güvenirse; Allahü teâlâ onun yardımcısı olur. Kim Allahü teâlâya tevâzû ederse, Allahü teâlâ onu yükseltir.”
“Dünyâ sevgisi, Allahü teâlâya karşı hâlis sevgi, tam bir muhabbet ve hüsn-i muâmele yâni Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmak ve menettiklerinden sakınmakla kalbden çıkar.”
“Mertliğin alâmeti üçtür: Hilafsız tam bir vefâ, istenmeden vermek ve kendisine cömertlik, iyilik yapılmadan başkalarını medh etmek.”
“Kendi ayıplarını gören kimse, başkasının ayıbı ile uğraşmaz. Haramlardan sakınma elbisesini soyan ve takvâdan mahrum olan kimseyi, artık dünyâda hiçbir şey örtmez. Kim Allahü teâlânın verdiği rızka râzı olursa, kaybettiği şeye üzülmez. Kendi kusurlarını unutan kimse, başkalarının kusurlarını büyük görür. Kendi görüşünü beğenen sapıtır. Aklına güvenenin ayağı kayar. İnsanlara büyüklük taslayan zillete düşer. İnsanların malına göz diken fakir düşer. Âfiyet isteyen sabreder. Hakk’a karşı savaşan, yıkılır. Ecelini gören yâni ölümü düşünen kimse uzun emel sâhibi olmaz, bitmek bilmeyen arzu ve isteklerin peşinde koşmaz. Tevâzû; hakka uymakta sıkıntılara, acılara sabretmek, dinde bildirilen edeplerle edeplenmek ve başkalarının fazîletini üstün tutup, kendi fazîletini büyük görmemektir.”
“İnsan ölünce malını vârisler, canını melek-ül-mevt alır, etini kurtlar yer. Kemiklerini toprak çürütür. İyiliklerini ve sevaplarını da hasımları alır. Bunlar olacak, Allahü teâlâ îmânımızı şeytanın çalmasından bizi muhâfaza etsin.”
Vehbi Tülek