Allahü teâlâ, ilmi, zulmetin temizlenmesine, cehli de günah işlemesine sebep yaptı.
Şeyh Abdülkâdir Muhâcir hazretleri büyük velîlerdendir. 1796 (H.1211) târihinde Irak’ta Senendec beldesinde doğdu. Fazîlet sâhibi baba ve amcaları tarafından ilim ve edeb üzere yetiştirildi. Babasının vefâtından sonra da yerine geçip, talebelere ders verdi. 1886 (H.1304) târihinde Süleymâniye beldesinde Sivan’da vefât etti. Bir sohbetinde buyurdu ki:
Allahü teâlânın insanların îmân etmelerine, ibâdet yapmalarına ihtiyâcı yoktur. Kâfir olmalarının ve günah işlemelerinin O’na hiç zararı olmaz. Mahlûklarına O’nun hiç ihtiyâcı yoktur. İlmi, zulmetin temizlenmesine, cehli de günah işlemesine sebep yaptı. İlimden îmân ve tâat doğmakta, cehâletten de küfür ve günah hâsıl olmaktadır. Tâat, çok küçük olsa da, kaçırılmamalı. Günah pek küçük görünse de yaklaşmamalıdır.
İslâm âlimleri dedi ki; üç şey, üç şeye sebeptir: Tâat, Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya sebeptir. Günah işlemek, Allahü teâlânın gadabına sebeptir. Îmân etmek, şeref ve değer sâhibi olmaya sebeptir. Bunun için, küçük günah işlemekten de çok sakınmalıdır. Allahü teâlânın gadabı, bu günahta olabilir. Her mümini kendinden iyi bilmelidir. Allahü teâlânın çok sevdiği kulu olabilir. Herkes için ezelde yapılmış olan takdîr hiç değiştirilemez. Hep günah işleyip, hiç tâat yapmamış olanı, dilerse affeder. Melekler; “Yâ Rabbî! Yeryüzünde fesâd çıkaracak ve kan dökecek insanları niçin yaratıyorsun?” dediklerinde, “Onlar fesâd çıkarmazlar.” demedi. “Sizin bilmediklerinizi ben bilirim” buyurdu. “Lâyık olmayanları lâyık yaparım. Uzak kalanları yaklaştırırım. Zelîl olanları azîz ederim” buyurdu. “Siz onların işlerine bakarsınız. Ben kalblerine bakarım. Siz, günahsız olduğunuza bakıyorsunuz. Onlar benim rahmetime sığınırlar. Sizin günahsız olduğunuzu beğendiğim gibi, onların günahlarını affetmeği de severim. Benim bildiğimi sizler bilemezsiniz. Onları, ezelî olan lütfuma kavuşturur, ebedî olan lütfum ile hepsini okşarım” buyurdu.
“Kulun amellerini boşa çıkaran, kalbleri bozan, kulu en süratli helâke götüren, devamlı hüzne boğan, cezâyı çabuklaştıran, riyâyı sevdiren, ucba (amellerini beğenip güzel görmek) götüren, baş olmak hevesine kaptıran şey, insanın nefsini tanımaması, kendi ayıplarını bırakıp, başkalarının ayıplarını görmesidir.”