İdârecilerin en hayırlısı, âlimleri sevendir…

Nefsine karşı olan sevginden dolayı isteklerine rızâ göstermek, onu Cehennem’e atmaktır!”

 

 

 

Seyfeddîn Halvetî hazretleri büyük velîlerdendir. Afganistan’da Herat şehrinde doğdu. 1410 (H.813) târihinde orada vefât etti. Pîr Ömer Halvetî hazretlerinden ilim ve edeb öğrendi. Bir zaman Bağdât ve Tebriz’e gitti. Hocasından öğrendiklerini anlatmakla meşgûl oldu. Sözleri çok tesirliydi. Sohbetine nice kimseler gelir, sohbetin aşkıyla kendilerinden geçerler ve yerlere düşerlerdi. Bâzısının da sohbette can verdiği olurdu. O nereye gitse insanlar o tarafa gider, arkasından gelirdi…

 

Bir gün sohbet meclisine bir sarhoş gelip nâralar atmaya başladı. Bunun üzerine Seyfeddîn hazretleri onu alıp eve götürdü. Ona güzel elbiseler giydirdi. Bıyıklarını kırktı. Hak yolunun talebesi şekline soktu. Sonra ona duâ edip; “Yâ Rabbî! Biz bunun zâhirini, görünüşünü süsledik. Sen de bâtınını, gönlünü, kalbini süsle!” diye duâ etti. O kişi yatarken acâib bir rüyâ görüp hemen uyandı. Şeyh Seyfeddîn hazretlerinin ayaklarına kapanıp af diledi. Yaptıklarına tövbe etti ve talebeleri arasına girdi…
Bir zaman, Seyfeddîn Halvetî hazretlerini bir yere vaaza dâvet ettiler. Seyfeddîn hazretleri o yeni talebesi olan kişiyi diğer talebeleri ile gönderdi ve vaazı onun yapmasını bildirdi. Talebeler hayrette kalıp; “Bu nasıl olur. Daha yeni geldi” dediler ve îtirâz ettiler. Seyfeddîn hazretleri onlara; “Söz tutunuz” buyurdu. Herkes sesini kesti. O yere vardıklarında o genç kürsüye çıktı ve vaaz etti. Vaazdan sonra ona nasıl vaaz ettin diye sorduklarında, o; “Ben kürsüye çıktığımda benimle birlikte hocam da çıktı. O söyledi ben tekrarladım” dedi.

 

Seyfeddîn Halvetî hazretleri buyurdu ki:

 

“Açlık ve mücâhede, hârika ve kerâmeti arttırır. Evliyânın sohbeti ise kalbe zikri yerleştirir. Sünnete tâbi olmayı kolaylaştırır. Yetecek kadar yiyiniz. Zîrâ yolumuzun büyükleri, bu yolu kalbde dâimâ Allah sevgisini bulundurmaya devâm ve sohbet üzerine kurmuşlardır. Zühd (dünyâdan uzaklaşmak) ve şiddetli mücâhedenin (nefsin istemediği şeyleri yapmak) netîcesi, kerâmet ve tasarruftan ibârettir. Biz bunları işten bile saymayız. Bizim maksadımız ancak zikre devâm, Allahü teâlânın yasaklarından kaçınıp emirlerine uymak, Resûlullah efendimizin sünnet-i şerîfine tâbi olmak, bir de çok feyiz ve bereketlere kavuşmaktır.”

 

“İdârecilerin en hayırlısı, âlimleri sevendir.”

 

“Nefsine karşı olan sevginden dolayı isteklerine rızâ göstermek, onu Cehennem’e atmaktır.”

Kategori içindeki yazılar: Vehbi Tülek