Ahmed Hayâlî hazretleri Osmanlı Hanefî mezhebi âlim ve velîlerindendir. 1448 (H.852) senesinde İznik’te doğdu. “Molla Hayâlî” mahlası ile meşhurdur. İlk tahsîlinden sonra, Bursa Sultâniyyesinde Müderris Hızır Bey’e talebe oldu. Hızır Bey’in kızı ile evlendi. Bâzı medreselerde müderrislik yaptıktan sonra, Fâtih Sultan Mehmed tarafından İznik Medresesine tâyin edildi. Zeyniyye koluna bağlı olan Hayâlî, tasavvuf mârifetlerine, hocası Şeyh Abdürrahîm Merzifonî vâsıtası ile kavuştu. 1481 (H.886) senesinde Bursa’da vefât etti. Bu esnâda yaşı daha 33 idi. “Şerh-i Akâid Hâşiyesi” isimli eseri çok meşhurdur. Bu kitabında şöyle nakleder:
İman, Muhammed aleyhisselâmın Allahü teâlâ tarafından getirdiği bilgilere kalbin inanması ve inandığını dil ile söylemesi demektir. Bu bilgilerin her birini araştırmak ve anlamak lâzım değildir. Mu’tezile fırkası, herbirini anlayıp inanmak lâzımdır dedi. Muhakkıkîn, yâni en derin âlimler, meselâ Ebül-Hasen Eş’arî, kâdı Abdül-Cebbâr Hemedânî Mu’tezilî, üstâd Ebül-İshâk İbrâhîm İsferâinî ve Hüseyn bin Fadl ve daha birçokları, iman, açıkça bildirilmiş olan şeylere yalnız kalb ile inanmaktır. Dil ile söylemek ve ibâdetleri yapmak îman değildir dediler. Kalbdeki îmanı dil ile söylemek, Müslümanların, birbirlerini tanımaları için lâzımdır. Söylemeyen de mümindir.
Ameller, ibâdetler, îmandan parça değildir. Âlimlerin çoğu, meselâ imam-ı a’zam Ebû Hanîfe böyle buyurdular. Evet, imam-ı Ali “radıyallahü anh” ve imam-ı Şâfi’î îman inanmak ve söylemek ve ibâdetleri yapmaktır dediler. Bu sözleri, kâmil olan, olgun olan îmanı bildirmektedir. Kalbinde îman olduğunu söyleyen kimsenin mümin olduğu söz birliği ile bildirilmiştir.
Rükneddîn Ebû Bekr Muhammed Kirmânî Buhârî şerhinde diyor ki: İbâdetler îmandan sayılınca, îman azalır ve çoğalır. Fakat, kalbdeki îman azalmaz ve çoğalmaz. Azalan, çoğalan bir inanış îman olmaz. Şek olur, şüphe olur. İmâm-ı Muhyiddîn Yahyâ Nevevî inanılacak şeyleri inceleyerek, sebeplerini anlamakla îmanın kendisi de artar. Ebû Bekr-i Sıddîk’ın “radıyallahü anh” îmanı ile, herhangi bir kimsenin îmanı bir değildir dedi. Bu söz, îmanın kuvvetli ve zayıf olmasını göstermektedir. Îmanın kendisi azalır ve çoğalır demek değildir. Hasta insanla, sağlam insanın kuvvetlerinin bir olmaması gibidir. Her ikisinin de insanlığı birdir. İnsanlıklarında azlık çokluk yoktur.