“Kambur oluncaya kadar namaz kılsanız ve kıl gibi oluncaya kadar oruç tutsanız, haramdan kaçınmadıkça, kabul edilmez, faydası olmaz.”
Dinimizin emir ve yasakları, bütün Müslümanlar için geçerlidir. Helal her Müslüman içindir. Bir hadis-i şerifte mealen buyuruldu ki: (Helâl kazanmak her Müslümana farzdır.)
Şu kadar var ki, büyük evliya zatlar, avam gibi değildir. Onlar, harama düşme tehlikesi ile mubahların çoğunu terk ederler.
Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) buyurdu ki: “Bizler harama düşmek korkusu ile helallerin onda dokuzundan kaçındık.”
Avamın, salihlerin ve müttekilerin haramdan sakınmaları farklıdır. Müslüman halk, haramlardan kaçınırken, salihler haramlarla beraber, şüphelilerden de kaçınırlar. Müttekiler ise, helal olup da, şüpheli veya harama sebep olmak korkusu olan şeylerden de sakınırlar. Bir hadis-i şerifte mealen buyuruldu ki:
(Bir Müslüman, tehlikeli olan şeyin korkusundan dolayı, tehlikesiz şeyden sakınmadıkça, mütteki olamaz!)
Büyük velîlerden İbrâhim bin Edhem hazretleri anlatır:
-Bir gece Mescid-i Aksâ’da kalmak istedim. Câmi vazifelilerinin beni görmemeleri için içeride bulunan hasırların arasına gizlendim. Çünkü içeride kalmama izin vermezlerdi… Gece, geç vakit olunca kapı açıldı ve içeriye tanımadığım bir zât girdi. Yanında derviş kıyâfetli kırk kişi daha vardı. O yaşlı zât mihrâba geçti iki rekat namaz kıldıktan sonra öbürlerine döndü. İçlerinden biri;
-Bu gece burada tanımadığımız, bizden olmayan biri var, dedi. Mihrâbda bulunan, tebessüm etti ve;
-Evet İbrâhim bin Edhem var kırk gündür kalp huzuru ile ibâdet yapamamaktadır, dedi.
Bunları duyunca açığa çıktım. Mihrâbda bulunan zâta;
-Evet doğru söylüyorsunuz. Lütfen bunun sebebini de bildiriniz, dedim. O zât şöyle anlattı:
-Filan zaman Basra’da hurma satın almıştın. Bu sırada yere bir hurma düştü. Sen onu kendi hakkın zannederek aldığın hurmaların içine koydun. Onu yediğin için kırk gündür, ibâdetlerinden tad alamıyorsun!..
Bu sözleri duyduktan sonra, ertesi gün hemen hurmayı satın aldığım zâtın yanına gittim. Olanları anlatıp kendisinden helâllik diledim. O da hakkını helâl etti ve şöyle dedi:
-Mademki bu iş bu kadar hassastır o hâlde, ben şimdiden sonra hurma satmayı; tartı-terazi işini bıraktım!..
O zat, gerçekten dükkânını kapattı. Rızkını başka bir işle temin ediyordu. Vakitlerinin çoğunu da ibâdetle geçirmeye başladı. Nihâyet o da Allahü teâlânın sevgililerinden oldu…
Abdullah bin Ömer hazretleri buyurdu ki:
“Kambur oluncaya kadar namaz kılsanız ve kıl gibi oluncaya kadar oruç tutsanız, haramdan kaçınmadıkça, kabul edilmez, faydası olmaz.”