Saadet sahibi kimse, başkasına nasîhatte bulunan kimsedir.
Seyyid Ömer bin Ali hazretleri evliyânın büyüklerindendir. 1002 (m. 1593) senesinde Yemen’de Zafâr denilen yerde doğdu. Ukayl bin İmrân’ın derslerine devam etti. Ondan çok istifâde etti. Sonra Hindistan’a gitti. Orada Seyyid Ebû Bekr bin Hüseyn ile görüştü. Onun yanında bir müddet kalan Seyyid Ömer, ondan da hırka giydi. 1063 (m. 1653) senesinde Hindistan’ın Beycâfûr beldesinde vefât etti. Bir sohbetinde şunları anlattı:
Hazreti Ali (radıyallahü anh) bir hutbesinde şöyle buyurdu: “Dünyâ, sırtını döndü. Ayrılığı bildirdi. Âhırete yöneldi. Dikkat ediniz! Cenneti isteyenler, Cehennemden kaçanlar kadar uyuyan görmedim. Dikkat ediniz. Sizin hakkınızda en korktuğum şey; hevânıza (nefsin arzu ve isteklerine) uymak ve uzun emeldir.”
Abdullah İbni Mes’ûd (radıyallahü anh) buyurdu ki: “Sözlerin en doğrusu; Allahü teâlânın kitabı Kur’ân-ı kerîm, yapışılacak şeylerin en iyisi; takvâ, sünnetlerin en üstünü; Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnet-i seniyyesi, işlerin en hayırlısı; orta olanları, en kötüsü; sonra ortaya çıkarılan bid’atlerdir. (Dinde olmayıp da sonradan ibâdet olarak ortaya çıkarılan şeylerdir). Az fakat kâfi olan, çok fakat, Allahü teâlâyı ve âhıreti unutturan şeylerden daha hayırlıdır. En iyi zenginlik, rûh zenginliğidir. Kalbe atılan şeylerin en hayırlısı, yakindir, içki, günahların anasıdır. Gençlik, delilikten bir şubedir. Yalancı dil, çok hatâlara ve yanlışlıklara sebep olur. Müminin sövmesi fısktır. Başkasını affeden kimse de affedilir, iyiler arasında yazılır. Saadet sahibi kimse, başkasına nasîhatte bulunan kimsedir. İşler, verdikleri neticelere göre kıymet kazanır, işin özü ve hülâsası, neticesidir. En şerefli ölüm, şehidliktir. Belâ ve musibetin ne olduğunu, kimden geldiğini bilen kimse, sabreder. Bunu bilmeyen ise iyi görmez.”
Ömer bin Abdülazîz hazretleri, bir hutbesinde buyurdu ki: “Ey insanlar! Sizler öleceksiniz. Sonra diriltileceksiniz. Sonra yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. Ey insanlar! Kime bir dağın başında veya dibinde bir rızık takdîr edilmişse, mutlaka o rızık ona gelir, öyleyse, iyiyi isteyiniz.”
Hasen-i Basrî hazretleri buyurdu ki: “Fakih, dünyâdan uzaklaşmış, âhıreti isteyen, dîninde basiret sahibi, Rabbine ibâdete devam eden kimsedir.”
Ali bin Ebû Tâlib (radıyallahü anh) buyurdu ki: “İyilik ile, hür kimse köle yapılır.”
“Kibirle beraber övgü yoktur.” (Kibirli olan kimseyi, kimse övmez. Ona sâdece alaylı ve hakaret gözü ile bakılır.)