“Gece evi yakacaktın bir daha uyanık ol!..”

Cerrâhzâde’nin talebesi anlatır: “Gece mum yaktım ve direğin üzerine koydum. Uyuyakalmışım…”

 

 

 

Cerrâhzâde Muslihuddîn Efendi Osmanlı velîlerindendir. 901 (m. 1495) senesinde Edirne’de doğdu. Orada zamanının âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri tahsil etti.  Daha sonra  büyük velî Abdürrahîm el-Müeyyedî’nin sohbetine kavuşup ondan feyiz aldı. Edirne’deki Şeyh Şücâeddîn dergâhında vazîfelendirildi. Birçok talebe yetiştirdi. 983 (m. 1575) senesinde Edirne’de vefât etti.  

 

Molla Muhyiddîn Ahî-zâde anlatır:

 

Edirne’de Atîk Medresesi’nde müderris idim. Benim yanıma bir derviş geldi. “Sana bir müjdem var. Ancak ailem ve çocuklarımın nafakası yok. Bir şey vereceğini umarak geldim” dedi. Ondan neyi müjdeleyeceğini sordum: “Sen, büyük vezîr Rüstem Paşa’nın Hayrabolu’da yaptırdığı medresede müderris olacaksın. Haber sana filan saat gelecek” dedi. Onun geleceğe dâir vermiş olduğu habere inanmadım. Herhangi bir şey de vermeden geri gönderecektim. Sonra bu haberin nereden çıktığını ve onun kim olduğunu sordum. “Ben, Şeyh Muslihuddîn Cerrâhzâde’nin sevenlerindenim. Aile fertlerimin çok olduğunu, fakir olduğumu ve borçlarımı ödemekte sıkıntı çektiğimi ona arz ettim. Bana buyurdu ki: “Bu gece Resûlullahı (aleyhisselâm) rüyâmda gördüm. Bana Molla Muhyiddîn’in Atîk Medresesinden, Rüstem Paşa Medresesi’ne naklolacağını haber verdi” buyurdu. Bu haber Cerrâhzâde hazretlerine filân gün filân saatte ulaştı. Ben sizi bilmediğim ve tanımadığım hâlde size gönderdi. Bu haberi müjdele, umulur ki, size yardım eder ve bazı sıkıntılarınızı giderir” buyurdu. Onun emrine uyarak bu maksatla size geldim” dedi. Bundan sonra onun getirdiği habere inandım…

 

Ona bir şeyler verdim. “Eğer senin dediğin gibi olursa, başka şeyler de veririm. Bazı zarurî ihtiyâçlarını gidermeyi söz veriyorum” dedim…

 

Derviş yanımdan gitmişti. Ben olur mu olmaz mı diye tereddüt ederken, onun müjdelediği husûs, bildirdiği zamanda bana haber verildi.

 

     ***

 

Onun talebelerinden Osman Rûmî anlatır: “Bir gece mum yaktım. Onu odama getirip, direğin üzerine koydum, işime başladım. Uyuyakalmışım. Mum bitmiş, onun ateşinden direk yanmış, neredeyse oda da yanmak üzereyken uyandım, ateşi söndürdüm. Allahü teâlâya şükrettim… Bu hâli kimse bilmiyordu ve kimseye de anlatmamıştım. Sabah olunca, hocam Cerrâhzâde’nin sohbet meclisinde idim; bana; “Neredeyse evi yakacaktın. Bir daha böyle yapma. Uyanık ol. Bu işini gizli tut” buyurdu.

 

 

 

Vehbi Tülek’in önceki yazıları…

Kategori içindeki yazılar: Vehbi Tülek