“Fıkıh kitabı okuyan mukallidler, âyetten ve hadîsden hüküm çıkarmak ihtiyâcından kurtulur.”
Necmüddîn Zübeyrî hazretleri Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 668 (m. 1269) senesinde Şam’da doğdu. Babasından ve daha birçok âlimden ilim tahsil etti. Fıkıh, usûl, nahiv, edebiyat ve daha başka ilimlerde de mütehassıs bir âlim olarak yetişti. Fetva verir ve ders okuturdu. 745 (m. 1344) senesinde vefât etti. Bir dersinde şunları anlattı:
“İmâm-ı Muhammed Şeybâni’ye, mütehassıs olduğu tasavvuf bilgisinde niye bir kitap yazmadığını sorduklarında; ‘Zühd ve takvâ, ancak, bütün işlerde İslâmiyete uymakla, bâtıl, fâsid ve mekrûh sözleşmelerden sakınmakla elde edilebilir. Bunlar da, fıkıh kitaplarından öğrenilir. Alışveriş ve başka sözleşmeleri yapacak kimsenin, bunların sahîh ve helâl olması şartlarını öğrenmesi lâzımdır. Bunun için, bu işlerin ilmihâlini öğrenmek her mükellefe farz-ı ayndır. Bu farzın yerine getirilmesi için, bey ve şirâ kitabını yazdım’ buyurdu.”
“Ehl-i sünnet itikâdını, farzları ve haramları öğrenmek farzdır. Bunları öğretmek, kendine lâzım olandan başka fıkıh bilgilerini öğrenmek ve Kur’ân-ı kerîmin tefsîrini ve hadîs ilmini öğrenmek farz-ı kifâyedir. Fıkıh bilgileri, Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden öğrenilmesi farz olan bilgilerdir. Fıkıh kitabı okuyan mukallidler, âyetten ve hadîsden hüküm çıkarmak ihtiyâcından kurtulur. Farz-ı kifâye olanları bilen, yapan var iken, bunları öğrenmek müstehâb olur. Bunları yapmak nafile ibâdet olur. Yalnız, cenâze namazı böyle değildir. Velî kılınca, başkalarının tekrar kılması caiz olmaz. Namaz kılacak kadar Kur’ân-ı kerîm ezberleyen kimsenin, boş zamanlarında daha çok ezberlemesi, nafile namaz kılmasından daha çok sevâb olur. İbâdetlerinde ve günlük işlerinde lâzım olan fıkıh bilgilerini öğrenmesi ise, bundan daha çok sevâb olur. Lüzumundan fazla fıkıh bilgilerini öğrenmek de, nafile ibâdetlerden daha sevâbdır. Lüzumundan fazla fıkıh bilgisi öğrenirken, tasavvuf bilgilerini ve hakîmlerin yanî Allahü teâlâya ârif olanların sözlerini ve hâl tercümelerini öğrenmesi de müstehâb olur. Bunları okumak, kalbde ihlâsı arttırır. Derin âlimler, fıkıh bilgilerini, âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden çıkarmışlardır. Bunlar, ancak fıkıh kitaplarından ve fıkıh âlimlerinden öğrenilir.”