“Ey Allah’ın sevgili kulu, bana duâ et”

Zikir kalble olmalıdır. Yalnız dille yapılır da kalbe işlemezse riya (gösteriş) olur

 

 

 

Muhammed Busrî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Şam’da Havran beldesinde doğdu. Ebû Türâb-ı Nahşebî, Ahmed bin Yahyâ Celâ, Ebû Sa’îd-i Harraz ve daha birçok evliyâ ve âlimin sohbetlerinde bulundu. 245 (m. 859) senesinde vefât etti. Ahmed bin Yahyâ Celâ, “Altıyüz kadar şeyh ile görüştüm. Bunların en mümtazları, Zünnûn-i Mısrî, Ebû Türâb-ı Nahşebî, Ebû Abdullah Busrî ve Ebü’l-Abbâs bin Atâ idi” buyurdu.

 

Allah yolunda cihad etmek niyetiyle bir savaşa katıldı. Altında bir tay vardı. Yolda hayvan öldü. Ebû Âbid hazretleri duâ edip, seferden dönünceye kadar Râbbinden tayın diriltilmesini istedi. Ölen tay ayağa kalktı. Gazâ bittikten sonra Busr’daki evine varınca, oğlundan tayın eğerini almasını istedi. Oğlu, hayvanın çok terli olduğunu görünce eğeri almaktan vazgeçti. Bunun üzerine Ebû Âbid hazretleri, “Eğerini al, bu bize ödünç verilmiştir” buyurdu. Oğlu eğerini alınca, tay hemen yere düşüp öldü…

 

Bir gün Şam’da dostlarıyla oturuyordu. Ansızın bir atlı geçti. Peşinden, arkasından atın eğer örtüsü bulunan kölesi kızgın bir hâlde koşuyordu. Muhammed Busrî  hazretlerinin yanından geçerken “Yâ Rabbî! Sen beni bu güç durumdan kurtar” diye duâ edip, “Ey Allah’ın sevgili kulu! Bana duâ et” dedi. Ebû Âbid hazretleri de “Yâ Rabbî! Bu kulunu Cehennem ateşi ve kölelikten kurtar” diye duâ etti. O anda attaki binici kuşağını yere atıp, kölesine “Seni azat ettim” diye bağırdı. Köle de taşıdığı örtüyü bırakıp “Beni sen değil, bunlar azat etti” diyerek, Muhammed Busrî ve dostlarının yanına gitti ve ölünceye kadar onlarla beraber kaldı. 

 

Oğlu yağ satarak geçimini sağlardı. Bir gün babasına gelerek, “Babacığım sermâyem olan birkaç testi yağım vardı. Dışarı çıkarırken düşürüp kırdım. Bütün sermâyem yok oldu” dedi. O da “evlâdım, sen de babanın sermâyesinden sermâye edin. Yemîn ederim ki, babanın dünyâ ve âhırette Allahü teâlâdan başka sermâyesi yoktur” buyurdu.

 

Muhammed Busrî  buyurdu ki: “Bir şeyin fazlasını elde etmek, ondan başka şeylerden el çekmekle mümkündür. Ama neden el çekmek gerektiğini, neden el çekmemek gerektiğini bilmek icâb eder. Bunlar şahsa ve yerine göre değişir. Bunu da kendisi ayarlayacaktır. Öyle ki, bir grup insan bu sözümüzü tutar, selâmete erer, bir başka zümre de sözümüzü tutar, felâkete sürüklenir.”

 

“Zikir kalble olmalıdır. Yalnız dille yapılır da kalbe işlemezse riya (gösteriş) olur.”

 

 

 

Vehbi Tülek’in önceki yazıları…

Kategori içindeki yazılar: Vehbi Tülek