“Evliyânın sûretleri, öldükten sonra da talebesine gözüküp feyiz verirler…”
Ali bin Muhammed Cürcânî hazretleri evliyânın meşhurlarındandır. Hem seyyid, hem de şerif olup soyu Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimize ulaşır. Bu sebeple Seyyid Şerîf Cürcânî ismiyle tanınıp meşhur oldu. 1339 (H.740) târihinde İran’da Cürcan şehrinde doğdu. Küçük yaşından îtibâren Cürcan’da ilim öğrenmeye başladı. Tahsîlini devâm ettirmek üzere seyâhatlere çıktı. Bu maksatla Hirat, Anadolu ve Mısır’a gitti. Anadolu’ya uğradığında zamânın büyük âlimlerinden Molla Fenârî ile de tanışıp, birlikte Mısır’a gittiler. İlim tahsîlini tamamladıktan sonra memleketine döndü. Tîmûr Hân, 1387 târihinde Şîrâz’ı fethedince, Seyyid Şerîf Cürcânî’ye çok hürmet gösterdi. İlminden istifâde etmek için, onu Semerkand’a dâvet etti. Bu dâvet üzerine Semerkand’a gitti. Yüzlerce kıymetli âlim yetiştirdi. Semerkand’da iken Alâüddîn-i Attâr’ın sohbetine devâm ederek, tasavvufta yüksek derecelere kavuştu. Tîmûr Hânın vefâtından sonra, Şîrâz’a döndü. 1413 (H.816) tarihinde orada vefât etti.
Seyyid Şerîf Cürcânî hazretleri buyurdu ki: “Evliyânın sûretleri, öldükten sonra da talebesine gözüküp feyiz verirler. Fakat, bunları görebilmek ve rûhlarından feyiz alabilmek kolay değildir. Ehl-i sünnet îtikâdında olmak, İslâmiyet’e uymak ve onları sevmek, saygılı olmak lâzımdır.”
“Aklı olan, iyi düşünen bir kimse için, astronomi ilmi, Allahü teâlânın varlığını anlamaya çok yardım eder.”
“Mişkât-ül-Mesâbîh Hâşiyesi” isimli eserinde buyuruyor ki:
Namaz, oruç, sadaka ve Kur’ân-ı kerim okumak, zikretmek, tavâf yapmak, hac, ömre yapmak, Peygamberlerin, Evliyânın kabirlerini ziyâret etmek, mevtâ kefenlemek gibi farz veya nâfile ibâdetlerin ve hayrât ve hasenâtın sevabını, başkalarının ruhuna hediye etmek câizdir. İbâdeti yapana da ve onların ruhlarına da sevap verilir. Bunun için, kabir başında veya başka yerde Kur’ân-ı kerim okuyup, sevabını mevtâlara hediye edilmeli ve onlar için hemen duâ etmelidir. Çünkü, Kur’ân-ı kerim okunan yere, rahmet ve bereket iner. Burada edilen duâ kabûl olur. Kabir yanında okununca, kabre, rahmet, bereket dolar. Hanefî mezhebine göre, bir kimse, nâfile oruç, namaz, sadaka, okumak sevabını ölü veya diri başkasına hediye ederse bunlara da sevabı gider. Farzların sevabı hediye edilince de gider diyenler vardır. Sevaplar, meyyitlere taksîm edilmez. Her birine hepsi verilir.