Muhammed Kutbüddîn İznîkî hazretleri Osmanlı âlimlerindendir. Azerbaycan’da Alaşar’da doğdu. 1415 (H.818) târihinde Bursa-İznik’te vefât etti. Evliyânın büyüklerinden Muhammed Harezmî hazretlerinin sohbetlerinde yetişip kemâle geldi, icazet aldı. Hac dönüşü Anadolu’ya geçip İznik’e yerleşti. Orada talebe yetiştirmekle meşgul oldu. Kerâmetleri görüldü. Bir sohbetinde buyurdu ki:
“Allahü teâlâya hamd olsun ki, bize, evliyâyı ve âlimleri sevmeyi nasîb etti, gönlümüzü onlara bağladı. Peygamberlerin en üstününe selâmlar olsun ki, O, Resûllerin imâmı ve hem de sonuncusudur. O, Muhammed Mustafâ’dır ki, dünyâda ümîdimiz O’nadır, âhırette O’ndan şefâat umarız. O’nun yüksek mertebede olan Ehl-i beytine ve Eshâbına selâm olsun! Onlara uyanlar hidâyet üzeredirler. Bütün evliyâya ve âlimlere uyanlar, İslâmiyetin hem zâhiri hem de bâtını üzere dururlar. Gerçek tâlibler ki, dâimâ halvette ve hem ibâdette dururlar. Mü’minler ve sâlihler ki, gece-gündüz Hak yardımıyla Hak yolunda ve tâatte dururlar. Ey kardeşim! Bir kişinin senin katında hâceti (ihtiyâcı) olsa, sen onu bitirirsen, Allahü teâlâ senin yetmiş türlü dünyâ ve âhıret hâcetini giderir. Eğer bir kişi bütün yer ehli kadar ibâdet etse ve bütün gök ehli kadar tâat etse, îmânı Ehl-i sünnete uygun değilse kabûl olmaz. Zîrâ amelin kabûl olunması ve îmânın dürüst olması, takvânın şartıdır. Takvâ, Allahtan korkmaktır. Allahı bilmeyince, O’nun azametini ve celâlini anlamayınca, Allahtan korkmak hâsıl olmaz. Dînin ve îmânın aslı ve ilmin temeli, Allahü teâlâyı bilmek ve birliğini kalb ile tasdîk etmektir. Şöyle ola ki, eğer başını kesseler ve bütün varlığını alsalar râzı olasın; Allahü teâlânın birliğini gönülden çıkarmayasın.”
“Eshâb-ı kirâmı aşağılayan, onlara dil uzatan, zındıktır. Müslümanların, Resûlullahın düşmanlarını düşman bilmeleri ve onlara, Ehl-i beytin düşmanlarından daha fazla lânet etmeleri lâzım gelir. Resûlullahın büyük düşmanı olan ve çok eziyet ve cefâlar etmiş olan Ebû Cehil’e lânet etmiyorlar, ona bir şey demiyorlar da, Resûlullahın medh ettiği, sevdiği Muaviye’yi, Ehl-i beyte düşman zannedip, bu kerim olan zata dil uzatıyorlar ve hâşâ lânet ediyorlar. Bu nasıl dindir, nasıl Müslümanlıktır? Muhammed aleyhisselâmın, Allahü teâlânın peygamberi olduğunu, Kur’ân-ı kerimin Ona Allahü teâlâdan geldiğini bizlere ulaştıran Eshâb-ı kirâmdır. Eshâb-ı kirâmı büyük ve doğru bilmeyen, onların bizlere ulaştırdıkları haberlere de inanmaz ve tabiî, dinleri yıkılır, gider.”
Vehbi Tülek