Dünyada en nasipli kimse güzel ahlaklı kimsedir…

“Kıyamet günü amellerin tartılacağı terazinin hayır kefesinde güzel ahlâk kadar ağırlığı olan başka amel yoktur.”

 

 

 

Mesut ve bahtiyar olabilmek için doğru ilim ve iman sahibi olmalıdır. Bu da sevgili Peygamberimizin aleyhisselam hayatını, ahlâkını öğrenip mümkün olduğu kadar ona uymakla olur. Bu elde edilirse o zaman insan iyi huylu olur ve iki cihan saâdetine kavuşur…

 

Bazıları “Can çıkar, huy çıkmaz.”, “Sütle gelen, kefenle çıkar.”, “İnsanın nasıl boyu, bosu, sesi değişmiyorsa, huyu da değişmez!” demişlerdir; ancak bu görüş doğru değildir. Dinimiz, insanlara yapamayacakları şeyleri emretmez. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Huylarınızı güzelleştiriniz!) Bu mümkün olmasaydı emrolunmazdı…

 

Hiç kimsenin huyu, yaratılışındaki gibi kalmaz. Sonradan değişir. Ahlâk değişmeseydi, Peygamberlerin getirdikleri dinler faydasız, lüzumsuz olurdu. Âlimlerin koymuş oldukları terbiye ve ceza usulleri boşuna olurdu.

 

Allahü teâlâ kullarına merhamet ederek, onları terbiye etmek, iyi ve kötü huyları öğretmek için Peygamberler gönderdi. Bunların en yücesi, yaratılmışların en şereflisi olan Muhammed aleyhisselâmı seçti. Onun dini ile, önce göndermiş olduğu bütün dinleri değiştirdi. Onun dini bütün dinlerin sonuncusu oldu. Böylece, iyiliklerin tamamı, terbiye usullerinin hepsi, onun parlak dininde yer almıştır.

 

İslâm dinine inanan ve bu dini yaşamaya çalışan kimsedeki kötü huyların üzerine perde örtülür… Her türlü kötülüğü mevcut olan bir kimse, hidâyete kavuşunca âdeta melekleşiyor. Gözünü kırpmadan adam öldürenler, karıncayı ezmemeye dikkat ediyorlar.

 

Güzel ahlâklı olan insan dünyanın en nasipli insanıdır. Kıyamette de büyük nimetlere kavuşur. O gün kişinin dünyada yaptıkları amelleri tartılır. Hayır kefesi ağır basarsa kurtulur. Günâh kefesi ağır olanların akıbeti felâkettir.

 

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kıyamet günü amellerin tartılacağı terazinin hayır kefesinde güzel ahlâk kadar ağırlığı olan başka amel yoktur.)

 

İnsanın önce kendisine faydası olmalıdır. Kendisine faydası olmayanın, başkalarına faydalı olması zordur. Daha sonra çocuklarına, komşularına, arkadaşlarına faydalı olmalıdır…

 

Herkese, kötü ahlâktan uzaklaşması, dinin emir ve yasaklarına uyması için nasihat etmelidir. Nasihatin tesirli olabilmesi için nasihat edenin önce onu kendinde uygulaması gerekir. Yoksa lafta kalır.

 

Kötü huylardan kurtulmanın en tesirli ilâcı, onları teşhis etmek, kötü huylara sevk eden mikropları tanımak ve onları yok etmek için bütün gayreti ile çalışmaktır.

 

İyi insanlarla beraber olmalıyız. Atalarımız ne demiş: “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim…”




Kategori içindeki yazılar: Said Arvas