Muhammed bin Ebû Verd hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Bağdat’ta doğup 876 (H.263) senesinde orada vefât etti. Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinin, akrabâsı olup, onun, Sırrî-yi Sekatî, Hâris Muhâsibî ve Bişr-i Hafî hazretlerinin sohbetlerinde bulunup tasavvufta yetişti. Hikmetli sözleri pek çoktur. Buyurdu ki:
“Gaflet iki kısımdır. Biri rahmetten gaflet, diğeri, gelecek olan azaptan, cezâdan gaflet. Rahmetten gaflet, yükselmeyi engeller. Cezâdan gaflet ibâdetten alıkor. Gafletten kurtulan yükselir.”
Kendisine “Evliyâ kimdir?” denilince; “Allahü teâlânın dostlarına dost, düşmanlarına düşman olan kimsedir” buyurdu.
“Dünyâya düşkün olan ve ona hırsla bağlananı kimse sevmez.”
“Bir kimse dünyâya düşkün olmazsa, insanlar onu sever. Kalbinden dünyâ sevgisini çıkaran kimseyi ise melekler sever.”
“İnsanları şu iki husus felâkete sürükler. Biri, farzları bırakıp, nâfilelerle uğraşmak ve böylece farzları kaçırmak. İkincisi, kalbin gaflete dalıp, âzâların yaptığı işin farkında olmaması.”
“Câhil tarîkatçılarla berâber bulunmaktan sakınınız.”
“Mârifetin kısım ve mertebeleri çoktur. İşin esâsı, dînimizin esâsı üzere olmaktır.”
“Bu yolun büyükleri son derece gayretli ve nâziktirler. Onların yolu, hiç eksiksiz Resûlullah’ın yoludur.”
“Rızâ sâhiplerine, belâlar musîbet değildir. Onlar belâları beğenmezlik etmezler. Çünkü, belâları veren yine Allahü teâladır.”
“Resûlullah’a (sallallahü aleyhi ve selem) tâbi olmak, Ehl-i sünnet vel-cemâat îtikâdında bulunmak ve bu büyüklerin nisbetini (bağlılık ve muhabbetlerini) kalbinde saklamak, dünyânın her nîmetinden iyidir.”
“Kim arkadaşına kimsenin olmadığı yerde yalnız başına nasihat ederse, onu süslemiş olur. Kim de arkadaşına alenî, halk arasında nasihat ederse, onu lekelemiş olur.”
“İnsanın günahlarla mânen ölmesi, gerçekten ölmesinden daha büyük bir ölümdür. Hayâtının bereketli kısa bir hayat olması bereketsiz uzun hayattan daha hayırlıdır.”
“Kim Allahü teâlâya bağlanıp, tevekkül ederse, Allahü teâlâ onu her türlü kötülükten ve düşmandan korur.”
“Dindarlık şeref, ilim hazine, çok konuşmamak nur, aynı zamanda zühdün ve verânın en yükseğidir.”
“Dîni bid’atten daha çok yıkan ve insanı tamahkârlıktan daha çok bozan bir şey yoktur.”